Pazartesi, Eylül 28, 2009

Kuzi'm bana hep "ilaç" :)


önce Sezen'le buluştuk sonra Zülfü'yle...
bağıra bağıra eşlik ettik şarkılarına.
yine yalnız ikimizin dilinden espirilere kahkahalarla güldük dakikalarca.
en gülünesi ne varsa yine bizim gözlerimize takıldı sadece (kan çiçekleri'nde kovboy dansı yapan seyirci gibi :) )
zaman zaman akıttık tabi çaktırmadan gözyaşlarımızı.
konuştuk yine hiç ara vermeden saatlerce
ve sustuk bazen aynı manzaraya dalıp gidip.
ne güzel şey seninle olmak canım benim.
Kınalı Kuzi'mmm iyi ki varsın.
Kasım'da görüşmek üzere...

Pazar, Eylül 27, 2009

çağrı


dünü unutup bugüne başladık.
yarınları bugünlerden kurtarmak zahmetine girmedik bile.
bu nedenle borçluyuz.
yarınların karalıklarda kaybolup gitmemesi için çabalayanlara borcumuz.
(bence :) )
selin verdiği zararın ardından Nesin Vakfı için elimden geldiğince, dilim döndüğünce bi'şeyler yapmaya çalıştım.
sizleri de orada görebilirsem çok mutlu olurum.
29 Eylül Salı Günü saat 20:30da Bilgi Üniversitesinde buluşmak üzere.
ayrıntılı bilgi için: http://www.tiyatroyunbaz.com/

Pazartesi, Eylül 21, 2009

hmmm?


bir yanım, "kurşun kalem ol" diyor. "yazarak tüken, bit.
"
bir yanım, "tükenmez kalem ol" diyor, "yazıp bitsen bile hep kal yok olma." yazarak tükenmek istiyorum, tükenene kadar yazmak...
ama bir kurşun kalem gibi yok olmak mı, yoksa bir tükenmez kalem gibi sadece bitmek mi?
arkamda bir şeyler bırakmak, ben yokken bir anlam taşır mı? hatırlanmak sadece bir şeyler bırakıldığında mı mümkün?
daha doğrusu, hatırlamasını istediklerim, bir şeyler bırakırsam mı hatırlayacaklar sadece? tükenmez kalem olmam mı gerek onlar için yani?
oysa ben gittim mi "tam" gitmeliyim.
herşeyimle...
ve ona rağmen "sevenlerim" "sevdiklerim" beni hatırlasınlar isterim.
beni anlatan çok "şey"leri olsun.
mesela, güneşli günlerde hep akıllarına gelmeliyim "güneşi çok severdi" demeliler.
ya da "papatya"gördüklerinde...
sezen'den bir şarkı çaldığında...
güzel havalarda Üsküdar'dan Eminönü'ne vapurla geçişlerinde...
güvercinlere yem verdiklerinde...
yumurtalı patates kızartması yediklerinde...
akıllara gelmeliyim kurşun kalem olmayı seçsem bile.
yaza yaza tükenip bitsem bile.
yok olduğumda "yok" olmuş olsam bile.
bir koku, bir ses, bir tat ile canlanmalıyım sevdiklerimde, sevenlerimde...
kurşun kalem olsam bile.
ucum kırıldı yine yazarken, biraz daha ufalma zamanı.
yazacak daha çok şeyim var aslında.
tek üzüntüm "silinebilir" olmam.
dilerim kimsede silgi yoktur...

Cumartesi, Eylül 19, 2009

off Kuzi'm... canımmmsınnnn <3


Kuzi'm yine benimle işteeeeeeeeee :)
oleyyyy!!!
eee yanımıza kim yakışır?
Sezen tabi ki :)
Kuzi, ben ve Sezen...
yuppiii ya iii yeeeyyyy
yuppiii ya iii yoooğooo!!!

Salı, Eylül 15, 2009

Я по тебе соскучился


ama bu yaptığın haksızlık!
sendin!
sen başlattın...
bir çınar yaprağının üzerine yazdın en güzel aşk sözcüklerini,
sonra onları "Kölner Dom"dan rüzgarlara bıraktın.
izin verdin gelip bulmalarına beni.
önce yüreğimi, ardından tenimi, en son da canımı yaktın.
sen böyle yapınca tabi, cesaret buldu benimkiler de.
zaten, yıllar yılı birbirlerinin üzerlerine basa basa,
dost heceleri dahi eze eze,
çıkmak istiyordu sözcüklerim günyüzüne.
izin verdin onlara, yol açtın.
"suslar"a karışsınlar istemiştim ben onları,
sen yüz verdin, şımarttın.
"sahip çıkarım ben onlara" dedin,
"madem beni beklemişler bunca yıl...
bırak aksınlar bana doğru,
korkma ben kucaklar, sararım onları sımsıkı"
ne olduysa o anda oldu işte.
boşalıverdiler senden aldıkları cesaretle.
öyle yüksek bir debiyle aktılar ki,
önlerinde duramadı korkularım,
güvensizliklerimin bacakları kırıldı.
ne güzel kahkahalar atıyorlardı.
ne kadar mutluydular seni kucakladıklarında.
sonra?
sonra, bir sabah, bir mutfak tezgahının üzerinde gördüm onları.
unutup gitmişsin oracıkta...
korumamışsın,
tutmamışsın ellerinden.
doğranmışlardı minik minik parçalara.
lime lime edilmişlerdi.
birkaçı başarabilmiş kurtulmayı.
kimi ahşap bir meleğin oyukları arasına saklanmış,
kimi renk renk perilerin gözlerine,
haberin olsun.
bazı günler,
buzzz gibi kuzeyden,
sıcccacık gülümsemeler esiyor.
sözcüklerimin saçları uçuşuyor masana doğru.
işte o anlarda; en sevdiğin kokular yayılıyor odana.
(fark edeceksin onları diye ödüm kopuyor aslında.)
"mis gibi" gelirlerse burnuna eğer, şaşırma sakın,
haberin olsun.
geçen gece üç tanesi kaçıp geldiler bana.
usulca yaklaşıp arkamdan,
-aniden-
-hoppp diye-
öpüp beni ,koştular geri yaramazca.
sana döndüler mi tekrar bilmem ama
haberin olsun istedim.
biri "jag",
"elsker" biri,
"dig"ti diğeri...

Pazar, Eylül 13, 2009

Düsseldorf'taki sıcacık dostumun hatırlattığı bir dörtlük. "Danke Shaherj! " ;)


Aus dem Leben heraus sind der Wege zwei dir geöffnet,
Zum Ideale führt einer, der andre zum Tod.
Siehe, wie du bei Zeit noch frei auf dem ersten entspringest,
Ehe die Parze mit Zwang dich auf dem andern entführt.
Friedrich Schiller