Çarşamba, Aralık 19, 2012

bak seni uyarıyorum :)


gamzelerine söyle, her gülümsediğinde karşıma çıkıp, bana kur yapmasınlar
olur olmadık yerde öpüveririm sonra söyleyeyim ;)

Salı, Aralık 18, 2012

gemi-cikim



bugün okuduğum haberler ve blog yazılarından sonra kendimi bi' şekilde deşarj etme ihtiyacı duydum sanırım. sözüm meclisten dışarı ve içeri... bu zamanda, hani yaşamın bıncığının cıncığının çözüldüğü her türlü bilgi ve belgeye lapdadanak ulaşabildiğimiz bu yüzyılda, hala bu kadar geri kafalı, bu kadar beyinsiz ya da beyinli ama kullanma kılavuzunu okumamış garip varlıkların olduğunu bilmek kahrediyor beni. cinayetlerden toplu katliamlara, her türlü ahlaksızlığa, bir cinsiyeti diğerinden üstün görebilecek kadar aşağılık insanımsılara, çıkarcılara, hayatı magazinden ibaret görenlere, dış görünüşüne iç görünüşünden onbin kat fazla değer veren fabrika üretimi görünenlere lanet okuyorum. şeytan diyor yap bi gemi... doldur içine çift çift hayvanları. insan denilen mahlukatlar arasından da seç beynini kullanıp dünyanın işine yarayabilecek nitelikte olanlarını. sonra bas suyu gezegene. yarat bir tufan. kur yeniden düzeni. çoğalt adam gibi bi nesli. ooh yaşa doyasıya o vakit... evet evet aynen öyle... hadi bana müsade, gemim için malzeme almaya gidiyorum...gemimde görüşmek üzere...

Pazartesi, Aralık 17, 2012

evet ya.. öyle işte...




nedenleri niçinleri atıp kenara
nasılları boşverip
ne derleri kulak ardı edip
sana nelere göre yaşamalı...
vurdumduymaz
burnunun dikine
kendi ahlakınca...
tıkayıp kulakları
susturup dilleri
bağlayıp elleri
bana nelere göre yaşamalı...
yaşanası ne varsa yaşamak istediğin
yaşayabildiğince
sence
ve seninlelerinle...
hayat senin
soluk senin
gerisinden kime ne...

Pazar, Aralık 16, 2012

ben-cil-eyin




kimseye zorla "gel katıl bana" demem. kimseye de "git". herkesin kendi seçimi. ister dost olsun, ister sevgili.
beni tanıyanlar bilir, hayata bakışım nedir, ne değildir? an'larını yaşadığımız şu "yaşam" denilen kavgada herşey birgün miş'li geçmiş olacak nasıl olsa...
gelmiş. görmüş. sevmiş. gitmiş...
bu kavganın içinde sürüklenirken ben toz duman, yumruk yumruğa ya da bazen sadece ağız dalaşıyla, hayallerime ulaşma çabamdır güç veren bana. kimseden değildir bu güç. ya da herhangi kimseye... her hayat kendinedir. kendindedir. başka hayatlar gelip geçer ya da gelip kalırlar onda, o kadar.
bana katılanları "hayat"ım saymamın nedenidir bu zaten. hayatıma girdiysen, hayatımdasındır... "hayat"ımsındır artık.
bundandır kimseye "gel katıl bana" ya da "git hayatımdan" dememem.
ve işte bu yüzdendir gidenlerden "geri dön"melerini istememem.

Salı, Kasım 27, 2012

aa yeter ama



yihuuuu....! yazasım tuttuuuuu...
dur durak bilmeden yazasımmmm. yaza yaza yazı getirene kadar yine :)
eleştirel eleştirmeyel, her türlü yazasım...
acıklı, acıksız. acılı, acısız. gülgeç, gülünç. gül geçeme, gülmecesiz.
yeni yeni kelimeler türetenli bir yazı yazasım var.
sıkıldım "aynı"lıktan zannımca. farklılık da yaratmak değil zaar niyetim.
sadece yazasım geldi. yazasım tuttu. susasım yok, durasım hiç yok.
yani yine zavallı bir sahife, boş yere heba oluyor. fakat ama lakin, sahifeyi heba eden, pek bi' mutlu oluyor.
hem deşarj hem şarj oluyor.
yani kısacası, yazıyorumm işte canım çok istiyor diye. ne gariptir ki parmaklarım, daha çok, daha çok harffff, daha fazla kelimeee, diye inim inim inliyorlar.
diğer yandan da zavallı sayfa, "yahu yazıktır bana, rezil ettiniz beni cümleye ve kelimeye :) yapmayın, etmeyin." diye veryansın ediyor.
bana gelince, ben pek bi' mutlu, ağzım kulaklarıma doğru uzanmış, hafiften diş uçlarım görünür durumda, basıyorum da basıyorum klavyenin tuşlarına.
ne durasım, ne bıkasım, ne yorulasım var...
ama okuyanları da düşünmek gerek... o zaman bu yazıya bi' son verek... ve sizleriiii sımsıcacık, sulu sulu, yapış yapış bir öpekkkk.... "colk" :-*

Salı, Kasım 20, 2012

gönlüm kaydı



tamam, kardeş gözüyle bakmadım sana hiç, bir itiraf.
ama kötü bir niyet de yoktu içimde, allah biliyor.

ta ki; sen,
bana öyle güzel gülümseyene kadar...

Salı, Ekim 30, 2012

Prag'da da benimleydin, Viyana'da da...

 Yıllardan ikibin sessendi, aylardan Aşkaralık... Günlerdense Sevşembeydi ve dudaklarını gözlerin geçiyordu saatler...
Sana kır çiçekleri göndermiştim "hiçbir şey günümüz" için...
Yıllardan senben oldu, aylardan Sarılocak, günlerden Canertesi...
Haftaların hepsi elli ikilik deste gibi avcumda.
Sana beni, bana seni dağıtıyorum.
Dedim ya; seni tanıdığımda yıllardan ikibin sessendi.
O zaman attım saatlerden akrebi.
Şimdi de ayları onikiye topladım;
her ayın her Öpşembesi TENler günü olarak kutlansın diye...


Pazar, Ekim 21, 2012

bombokum




içimdeki offffları, bir nefeste çıkarsam...
 kurtulsam;
ya offflarımdan ya nefesimden

Pazartesi, Ağustos 20, 2012

-siz



Akarken zaman hızla, sen minicik bir anında kaldın yaşam denilen savaşımın...
kopamayacaklarım, -sız'sız olamayacaklarım var benim.
içine kendimden koyduğum bir hayat pınarım,
dostlarım,
sevdalılarım...
sevdiklerim, sevildiklerim var
hem sevip hem sevildiklerim...
he bi de Bastet'im var benim.
Ben, Deniz, Bastet,
gerisini siktir et!!!

Cuma, Ağustos 17, 2012

Bastet




Bastet'im 8 aylık ve 6buçuk aydır bizimle... Adı gibi Tanrıça...

yeni aşkım yukarda...




ilk hayatımda sanırım sürüngendim ya da evrim geçmişim bir sürüngen soyu :)
güneş biraz vursun tenime, kıpır kıpır oluyorum
hayatla sarmaş dolaş koşuyorum.
enerjim bitmiyor.yeniden aşık oluyorum,
ve her yeni aşkla yeniden şarj oluyorum.

Perşembe, Ağustos 02, 2012

kör



kadınlığımla sevişirken, içimdeki çocuğu da okşa istedim.
ya görmedin ya görmezden geldin... 
sen beni eksik sevdin...

Pazar, Temmuz 29, 2012

benden başka, "tek anlayanı olan şiir"




ama bu yaptığın haksızlık!
sendin!
sen başlattın...
bir çınar yaprağının üzerine yazdın en güzel aşk sözcüklerini,
sonra onları "Kölner Dom"dan rüzgarlara bıraktın.
izin verdin gelip bulmalarına beni.
önce yüreğimi, ardından tenimi, en son da canımı yaktın.
sen böyle yapınca tabi, cesaret buldu benimkiler de.
zaten, yıllar yılı birbirlerinin üzerlerine basa basa,
dost heceleri dahi eze eze,
çıkmak istiyordu sözcüklerim günyüzüne.
izin verdin onlara, yol açtın.
"suslar"a karışsınlar istemiştim ben onları,
sen yüz verdin, şımarttın.
"sahip çıkarım ben onlara" dedin,
"madem beni beklemişler bunca yıl...
bırak aksınlar bana doğru,
korkma ben kucaklar, sararım onları sımsıkı"
ne olduysa o anda oldu işte.
boşalıverdiler senden aldıkları cesaretle.
öyle yüksek bir debiyle aktılar ki,
önlerinde duramadı korkularım,
güvensizliklerimin bacakları kırıldı.
ne güzel kahkahalar atıyorlardı.
ne kadar mutluydular seni kucakladıklarında.
sonra?
sonra, bir sabah, bir mutfak tezgahının üzerinde gördüm onları.
unutup gitmişsin oracıkta...
korumamışsın,
tutmamışsın ellerinden.
doğranmışlardı minik minik parçalara.
lime lime edilmişlerdi.
birkaçı başarabilmiş kurtulmayı.
kimi ahşap bir meleğin oyukları arasına saklanmış,
kimi renk renk perilerin gözlerine,
haberin olsun.
bazı günler,
buzzz gibi kuzeyden,
sıcccacık gülümsemeler esiyor.
sözcüklerimin saçları uçuşuyor masana doğru.
işte o anlarda; en sevdiğin kokular yayılıyor odana.
(fark edeceksin onları diye ödüm kopuyor aslında.)
"mis gibi" gelirlerse burnuna eğer, şaşırma sakın,
haberin olsun.
geçen gece üç tanesi kaçıp geldiler bana.
usulca yaklaşıp arkamdan,
-aniden-
-hoppp diye-
öpüp beni ,koştular geri yaramazca.
sana döndüler mi tekrar bilmem ama
haberin olsun istedim.
biri "jag",
"elsker" biri,
"dig"ti diğeri...

Cumartesi, Temmuz 14, 2012

dokun bana



aşktan ötedir bazen bir dokunuş...
kadınlığın, insanlığının önüne geçer...boşver o vakit günahı, ayıbı...
tek şansın var, solumak için şu hayatı!

Çarşamba, Haziran 27, 2012

rew tuşu




sanki tarih başa sarıldı. Deja vu yaşıyor gibiyim. Yarın sabah yeniden Dalyan yolları... Ve yine babam...
Belki de bu kadar sevmemeliyim sevmeyi...

Pazartesi, Haziran 25, 2012

gittir



baban seni terk edebilir, anneninkinin yanında lafı bile olmaz...
evladın çeker gider birgün; yakar, bilmem ama tahmin edebilirim. "mutlu" der, gülümsersin. 
dostların savrulurlar ayrı ayrı yönlere... arayıp sormaz olduklarında fark edersin anca gittiklerini, albümlerinde saklarsın eskiyene kadar onları... sonra? sonrası olmaz...
sevgilin terk edebilir, sevgisi kalır -lin'i gider önce... zamanla -gi de çözülür hayatından, bir bakarsın bir "emir kipi" kalmış arta... itaat edersin yenisinde, eskiyi unutur silersin...
aşk da terk edebilir, terk edemeyisice...hop, durup, tahtaya vuralım... aşkın gidişi hiçbir şeye benzemez; 
bir kere gitti mi senden, .oku yersin!!!

Cuma, Mayıs 11, 2012

dilekler hayallerle el ele verince...



Salacak'ta bir salıncakta salla beni denize doğru, 
Sarayburnu'nda burnuma bir öpücük kondur.
Heybene koy aşktan sarhoş "beni" Heybeliada'da, 
sonra taşı Nakkaştepe'ye, nakşşetmek için hayatı yüreğime...



Pazar, Şubat 26, 2012

acaba...

aklımın kurduğu salıncakta,
bir düşünce sallanır oldu;
"seni sevmemeyi bilmediğimden mi, seviyorum seni acaba..."

diye fikrimi sorgulayasım tuttu.

Pazar, Ocak 01, 2012

oysa gökyüzü hep mavidir... gri olan bulutlardır...

bizi birbirimize düşman eden, öldürten, insana ait tüm duygularımıza, duyularımıza el koyan, fikrimizi hapseden, sözlerimize kelepçe takan, gülmeyi, sevmeyi, dinlemeyi, paylaşmayı unutturan, tüm siyasetçilerden, gazetecilerden, aydınlardan(!), sanatçımtraklardan, eğitimcilerden, çıkarcılardan nefret ediyorum... İnadına "düşünüyorum, söylüyorum, yazıyorum, seviyorum... inadına umut ediyorum... gülümsüyorum!!!"

Uçurtmalarımızı maviliklere salacak kadar cesur olalım...

neden korkuyor insanlar?
özgürlükten bu kadar korkmak neden?
neden maviliklerde süzülme korkusu?
neden herkes herkesten sorumlu?
birilerinin gülmesi neden mutsuz ediyor diğerlerini?
neden artık gülüşler bile satın alınabiliyor?
aslolan "yaşamak"sa yok etme çabaları neden?
neden "-mış gibi" yaşıyoruz,
"-mış gibi" yapıyoruz?
neden "aşık olmak" ayıp?
neden "sevişmek" günah?
Barış'ın sorusunda mı gizli cevaplar?
Yoksa İnci'nin yanıtında mı?
-Niye uçmuyor İnci?
-Uçar bir gün...