Çarşamba, Ocak 30, 2008

AŞKa

bir kere "aşka" kapılmaya gör, ne güzel döner dünya sana.
renkler daha canlı görünür, sesler daha güzel gelir kulağa...
her yer "o" kokar, her söz ondan bahseder...
izlediğin aşk filmlerinde bile başrolde sizsinizdir.
özlem sarar bedeninizi, ruhunuzu aşıksanız eğer... yanınızdayken bile özlersiniz ona ait birşeyleri. elinizdeyse elleri, dudaklarını özlersiniz.
öperken; gözlerini.
gözlerindeyken siz, nefesini özlersiniz.
nefesi nefesinizdeyken, gülüşleredir özleminiz.
aşıksanız eğer, dolu doluysa heryeriniz O'nunla, en cesur sizsinizdir ve en korkak da...
onun için kaf dağının ardındaki canavarlarla savaşırsınız, onsuz kalmaya katlanamamaktan ölesiye korkarsınız.
aşk varsa eğer, eğer sardıysa kalbinizi sarmAŞIK gibi, dünya size döner, siz ona...
dünyada mevsimler değişir, sizde hep "bahar"dır...
dünya her geçen an yok olmaya devam eder, sizse hergün yeniden doğmaya...
varsa eğer aşk,
varsa eğer
"herşeye değer ve hiç birşeye değişilmez"dir...

Pazartesi, Ocak 28, 2008

sana aşk sana...

aşka aşığım ben... aşka vurgun.
sana
bize
tutkuya yangın.
ilk defa bu kadar şanslıyım
ilk defa bu kadar güçlü
bu kadar cesur
ve bu kadar umutlu
aşka aşığım ben
tutkuya yangın
aşkına tutsağım ben
sana vurgun...

unutMİM :P de yaziim ;)

MİMlemişti beni Goddess-Artemis ama gelin görün ki bir türlü MİMlerimi MİMememiştim. Kısmet bu güneymiş.
"yapmak zorunda olup da bir türlü yapamadığım şeyler"di MİM başlığı.
yapmak zorunda olup da yapamadığım birşey yok... zorundalıklarımı mutlaka yaparım çünkü.
ama "yapmak isteyip de yapamadığım" öyle çok şey var ki...
e MİM başlığımız da bu olmadığına göre, anlamsız olur bunlardan bahsetmek...
o zaman hemen MİMi savurmalıyım ben de. veee diyorum kiiiiii Zoitsa ve Zihni Örer MİMlendinizzzzzzzz he heee :P

Cumartesi, Ocak 26, 2008

?


kendimi kanat çırpmasını bilmeyen minicik bir kuş yavrusu gibi hissediyorum bazen.
olduğum yerde çırpınıp duruyorum sanki.
gökyüzünde süzülemiyorum doyasıya.
izliyorum bembeyaz bulutların üstünde uçabilenleri, aşağıdan.
maviliklerdeki özgürlüklerine dalıyorum.
çırpınıyorum yine.
daha çok.
tüm gücümle.
olmuyor.
düşüyorum her seferinde.
ve her seferinde ümidim biraz daha azalıyor.
belki başarırım,
uçarım ben de birgün belki.
bırakırım kendimi bir uçurumun kenarından özgürce.
düşene kadar uçarım.
bir kerelik olsun uçabilmiş olmanın tadına varırım, düşerken.
biterken herşey, mutlu biter belki.
belki...

Cuma, Ocak 25, 2008

şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım

Göz göre göre...
bizler sustukça...
kendi aramızda dünyayı kurtarıp, iş ciddiye bindiğinde filleri boşverip, Nasrettin Hoca'yı yalnız bıraktıkça daha cüretkar olacaklar.
Olay ne türban, ne kılık ne de kıyafet...
Olay "kapkara bir zihniyet".
Hepimiz biliyoruz içyüzünü.
Hepimiz biliyor ve hiç birimiz "hiç birşey" yapmıyoruz nedense.
Sustukça susuyor, kararttıkça karartıyoruz yarınlarımızı.
"çok geç olmadan" diyoruz ama zamanın ne kadar hızlı geçtiğini unutuveriyoruz.
Atıveriyorlar kafamızın içine bir örümcek, ağlara bulanıyor beyinlerimiz, her yanımız.
Seyrediyoruz.
Sadece seyrediyoruz.
Ses çıkarmadan konuşuyoruz.
İçimizde fısıldaşıyoruz.
Ama ben artık beklemeyeceğim.
Ben ses çıkarmak istiyorum.
Çığlık atmak...
"başıboş mu sandınız?" demek...
"sahipsiz mi gördünüz?" demek...
Şimdi yüksek sesle konuşma zamanı!!!
Ve sizleri benimle beraber avaz avaz bağırmaya davet ediyorum.
Kabul edenler? -...............
Etmeyenler? -................

yeniden "uykuya dalmak" dileğimle

köpük köpük bir deniz
hava soğuk, yağmur çiseliyor...
sıcacık bir çift göz
iç ısıtıyor.
sarmaş dolaş iki beden, hiç durmadan sevişiyor.
zaman akıyor,
zaman geçiyor.
birden
aniden
uyanılıyor...
uyanılıyor
ve
rüya bitiveriyor.

Perşembe, Ocak 24, 2008

yazılmıştı...

ne kadar çok yer var İstanbul'da özlenecek.
ve içi sen kokan ne çok sokak.
ne çok şarkı var, kelimeleri sana akan
ne çok şiir
ne çok ses.
ne çok "ben" varım, ne çok "sen"
ne çok "aşk" var.
ve ne çok "ayrılık"...

Salı, Ocak 22, 2008

Nazım demiş ki:



Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini... Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....
(Nazım Hikmet Ran)

Pazar, Ocak 20, 2008

bir soru sormuştum... bilinmeyene dair...

doğsam yeniden, herşeye yeniden başlasam...
yeniden büyüsem, yeniden savaşsam.
yine ölümler olacak tabi, gidecek sevdiklerim. ağlamalarım, isyanlarım olacak. ama eminim kahkahalarım da olmaz değil.
istemediklerimi ayıklayacağım ama bu sefer hayatımdan. istediklerimse zor nefes alabilecekler sarılışlarımdan.
sahnelerde olup alkış duyacağım o zaman işte. bazen bi prenses bazen bi dilenci... ama ben olacağım selamlarken seyircileri.
ben olacağım o hayatımda. kimseye göre değil BENe göre yaşayacağım.
seveceğim yine sevilesi şeyleri.
kıpırdatacak içimi biliyorum yine ilkbaharın gelişi.
aşık olacak mıyım dersem? olurum eğer "sen" de gelirsen...
gelirsen benimle, doğarsan yeniden...
sen sen olarak kalacaksın ben ben.
herkesimiz aynı herkes olacak. tek farkı hayatımızın "istemiyorum"ları istemeyecegiz. ne istediğimizi bilerek doğacağız yani.
yeniden, herşeye yeniden başlasak?
başlanılırr mı hayata yeniden?
herşeyim aynı herşey, herkesim aynı herkes olarak. istemediklerim ayıklanmış, istediklerimle sarmaşdolaş.
ve sen?
yeniden BIZ olur musun o vakit? ....

Cumartesi, Ocak 19, 2008

sıcaklıklarım... sıcacıklarım!!!



ve sizlerrr... canlarımmmm!!!
sıcacık dostlarım.
hem ağladığım hem güldüğüm, her anımı paylaştığım...
sizleri de çok seviyorum.
sizlerden nasıl ayrılacağım bilemiyorum.
uzaklara gitmek zaten acıtıyor canımı bir de "sizsizlik" eklenince üstüne büsbütün yanıyor canım...
:(







tiyatroMsuz kalamam... nefes alamam!!!






beni tekrar en büyük aşkıma kavuşturdunuz. sizleri öyle çok seviyorum ki...
iyi ki varsınız ve hep olunuz!!!








Cuma, Ocak 18, 2008

Zerrin Özer'den dinledim şimdi :) çok güzel...

Ne yükseklerde gözüm var
Ne para pulda
Bir tek sen mühimsin aşk sen hayatımda
Tahammülüm yok gözlerinde
Bir damla yaşa...
Kıyamam
Ne hasret biter bu yolda ne sevdam sana
Bir tek sen emirsin aşk emir hayatımda
İtirazım yok ateş bu değmesin sana
Kıyamam
Sen başıma gelen en az en çok hatalarım
Ah sen
Herşeye rağmen bana sevap günahlarım
Sen geceler boyu buram buram yandığım
Ah sennn
Kokuna hasret uykularla dalaştığım
("esmer hüznün"den olsun)

yanında

yanındayken hayat...
yanındayken bugün
yanındayken yarın
baharlı her an yanındayken
sıcacık, ümit dolu...
yanındayken her koku doyumsuz
her renk göz alıcı
yanındayken korkusuz bu kadın
yanındayken mutlu
yanındayken huzurlu
daha bi guzel yanındayken
daha neşeli
daha umutlu...
yanındayken daha bi kadın bu kadın...
ve bu kadın yanındayken de sana asık,
en uzağındayken de...

Perşembe, Ocak 17, 2008

işte bugün...


yeniden...
gerçekten...
sen
sadece sen...
;)

biliyorum


Nilüfer'den dinledim bunu ve aklıma "sen" geldin...


Biliyorum bu gece beni düşüneceksin
Hatıralar bırakmaz sevdaların peşini
Dudaklarında bir an beni hissedeceksin
Yüreğin tutuşacak ince bir alev gibi

Belki bir yağmur yağar
Belki bir şarkı geçer
Biri ismini söyler
Birden sessizlik olur
Bir dost merak eder de ulu orta sorar ya
Birden irkileceksin
Biliyorum bu gece beni düşüneceksin
Yanında benden yakın başka biri de olsa
Herşeyi inkar etmiş inandırmış olsan da
Ve ona duygulanmış sevdalanmış olsan da
Biliyorum bu gece beni düşüneceksin

Çarşamba, Ocak 16, 2008

Yılmaz Erdoğan'dan...

Yerle yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü,
Kavim göçlerinden bu yana ağlayan
Ve durmadan
Cep kanyağı yakıcılığında ezgiler
Çalan, çaldıran, yakalatan
Adı bende gizli bir kadındı İstanbul
Şehre bir yağmur yağdı
Ben ağladım
Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden
Bir şehre yağmur yağdı
Ben ağladım
Kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
Hangisi talandı demli öpücüklerin
Ve buğularda yitirilen kimin adıydı
Bir aşktan diğerine kaç saate gidiliyordu
Soyulur muydu kabuğu hayatın
Yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
Yağmur şehre bir yağdı
Ben ağladım
Ben ençok seni götürdüm giderken
Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı
Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı
Ben...
Yağmur...
Ağladım...

Salı, Ocak 15, 2008

yine Sezen'imden... sanki yine SEZmiş :(

Vazgeçtim gözlerinden
Vazgeçtim sözlerinden
Bir ah de yeter
Sessizce, kimsesizce gönderdim dudaklarımı
Öpme, al yeter
Hiç tanımaz tenim ellerini
Bilmez yüreğim bilmez yüreğini
Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olmak anıdır şimdi

diyebilmek,

birkaç zamandır kapattım kendimi herkese. telefonum hep kapalı, -yenilemiş olsam bile-. ne yazışıyor ne konuşuyorum kimseyle.
tiyatroma gidip geliyorum ve sahnenin dışında da "mutluluk" rolü yapıyorum.
yine gülümsüyorum. hep gülümsüyorum.
ve yine kabuğuma çekiliyorum.
yalnız kalmayı hiç istemezdim ben. sevmezdim yalnızlığı. şimdilerde tercihim hep "yalnızlığımdan" yana.
düşünüyorum.
kendimle konuşuyorum.
gitmeden buralardan, yüzleşmek, hesaplaşmak istiyorum.
gitmeden buralardan "nokta"larımı koymak istiyorum.
kalbimi yırtan bu acıdan kurtulmak istiyorum.
belki bağırıp çağırmak
belki sadece sarılmak
belki omzunda ağlamak
belki de hiçbiri
sadece o tepeye gidip, köprünün yanındaki, mezarlığın karşısındaki o tepeye gidip, avaz avaz haykırmak...
"mutsuzum" demek... "en mutlu, mutsuzum" demek...
"bir yanım eksik" demek...
"sebebi SENsin" demek
ve nefesimin, sesimin yettiğince
her yeri inletircesine
seslenmek istiyorum
"seni çok seviyorum"

Pazartesi, Ocak 14, 2008

değişmek istiyorum

dertler neden hep "derdim" oluyor? oysa yeterince varlar bende.
bir şey yapamamak neden bu kadar canımı yakıyor? sanki kendimdekilere yapabiliyormuşum gibi...
neden kimse ağlamasın istiyorum ya da sadece mutluluktan aksın herkesin gözyaşı? sanki benimkiler o nedenden akıyorlarmış gibi...
kendi gidenlerime çare bulamazken, neden başkalarından gidilmesin diye uğraşıyorum???
neden???

Pazar, Ocak 13, 2008

dedim ki:


zordu yaşamak... zor olanı yaşamak.

zor olan, yaşamak.

zorla yaşamak...

zorluklarla yaşamak...

zoraki yaşamak.

herşeye inat,

yine de doyasıya yaşamak...

Cumartesi, Ocak 12, 2008

gözyaşıma demiştim... hala akıyor... hala...

ak hadi, bitene kadar ak.
sevgi yokmuş, aşk yokmuş
yalanlardan örülüymüş aşk denilen şey
sevilmemişliğine, istenmemişliğine ak...
özlenmemişliğine, arzulanmamışlığına çağla...
oyunlara ağla
hiç olmadığın bir yüreğe yandığına süzül.
ak hadi, ak bit
ak bitir...
yok et içinden, ak götür.
yüzümü yak akarken,
sıcaklığını da çıkar içimden.
ak gözyaşım durma öyle birikip pınarlarımda...
sen doldukça gözlerime göremiyorum dünyayı
ak lütfen ak ve git
acımasın artık içim
acıları da al giderken.
ak gürül gürül
yok ol, yok et...
iz bırakma, kalmasın tuzun...
tuzunu da al git.
paramparçalıklarımı kat kendine
giderken, inerken, akarken benden, parça parça akıt içimden
ak hadi, hadi bit...
neden bu kadar çoksun ki?
bir türlü bitmek bilmiyorsun.
yetişemiyor bak ellerim sana
birini silerken daha diğerin geliyor arkadan...
ak, süzül yanaklarımdan
süzülürken temizle sahte öpüşleri, el izlerini
temizle, sil..
ak n'olur, ak hiç durmadan
bitene kadar, gidene kadar
unutana kadar ak...
ak
süzül
dökül benim gibi...
ak
yok et
bitir bittiğim gibi...

Çarşamba, Ocak 09, 2008

temizlik...

tüm hatalarımı, duygusal kararlarımı, saçma sapan yanlarımı, gereksiz sözcüklerimi, yalan mutluluklarımı, kararsız yanlarımı çöpe attım.
doğrulara ve gerçeklere geçme fikrindeyim.
bu konuda kendime "başarılar dilerim"

Pazartesi, Ocak 07, 2008

yazDIM

"yaşadım" diyemeden ölmek istemiyorum.
ve "yaşadım" demek için,
ne kadar çok "-dım" demek gerekiyor ne yazık ki...

Cumartesi, Ocak 05, 2008

umarım

herşey ne kadar geçici, ne kadar "rüya"
hani hep derim ya "bir varmışız bir yokmuşuz" diye,
vardan yoka gidiyoruz ya hani,
araları bi şekilde doldurmaya çabalıyoruz ya, ne hikmetse,
bazen de kendi kendine doluyor ya boşluklar ne yazık ki,
elinde olmadan, istemediğin şeylerle...
sanırım o tür bir dönemdeyim şu sıralar.
herşey kendiliğinden gelişiyor
ve öyle hızlı ki
ben sadece bakakalıyorum ardından
içindeyim, özneyim
ama dışardan seyrediyorum sanki...
tek yapabildiğim "ummak"
her şeyin güzel olmasını
her şeyin yolunda gitmesini
ve hiç bişeyden pişmanlık duymamayı ummak...
bir de "hep sevilmeyi" "unutulmamayı" "özlenilmeyi"
tıpkı bende olduğu ve olacağı gibi...

ve yine Sezen'imden...


Yürüyorum düş bahçelerinde
Gördüm düşümden büyük bahçe yok
Yüreğimin kuşları konmuş telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok
A benim dilsiz dillerim
A benim sessiz ellerim
Yakala saçından tut hayatı
Çevir yüzüne öp öp
Duruyorum vaktin seherinde
Değiştirdim takvimleri gece yok
Yüreğimin kuşları konmuş telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok
A benim dilsiz dillerim
A benim sessiz ellerim
Yakala saçından tut hayatı
Çevir yüzüne öp öp

Nietsche'den...


öyle bir hayat yaşıyorum ki,
cenneti de gördüm, cehennemi de
öyle bir aşk yaşadım ki,
tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
bazıları seyrederken hayatı en önden,
kendime bir sahne buldum, oynadım.
öyle bir rol vermişler ki,
okudum okudum anlamadım.
kendi kendime konuştum bazen evimde,
hem kızdım hem güldüm halime,
sonra dedim ki "söz ver kendine"
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
öyle çok değerliymiş ki zaman,
hep acele etmem bundan,
anladım...

Çarşamba, Ocak 02, 2008

seni çok seviyorummm!!!

sesin güven veriyor...
gülüşün, neşe.
her sözün bana "yeni bir hayat"
her sözün bana "yeniden can"
iyi ki varsın diyorsun ya?
iyi ki var olan sensin aslında.
iyi ki varsın...
seni çok seviyorum...
seni sevmeyi çok seviyorum...

gitmeyi istiyorum istiyorum istiyorum :(((((


bırakıp gitmek...
sevdiğin onca şeyi... sevdiğini... tiyatronu...
bırakıp gitmek!
en mutlu anlarını yaratan herşeyi...
seni "sen" yapanlarını bırakıp gitmek...
uzağa, çok uzağa gitmek...
bambaşka bir dilde söylenecek şarkılarla yaşayacağın bir yere...
hep gitmek istemiştim.
yeniden başlamak hayatıma...
şimdi gidiyorum.
korkuyorum.
deli gibi korkuyorum.
özlemden...
tahammül edemeyeceğim kadar çok özlemekten korkuyorum.
ama gidiyorum.
hem istiyorum
hem... bilmiyorum :(