Perşembe, Şubat 28, 2008

ilk defa, sevildiğimden bu kadar eminim...



daha önce de yazmıştım, hayatımda önemli yer tutan iki türk filmi vardır diye. biri "selvi boylum al yazmalım"dır demiştim. hani o Asya'nın final sahnesinde sevgiyi tanımlamaya çalışması... o sahne... o sözler... her seferinde ağlarım o son sahnede ben. ve her seferinde Asya'nın sözcüklerinde yeni bişeyler bulurum. İlyas'ı çok sevmektedir Asya. Ama İlyas'ı seçmemiştir en sonunda senaryonun. "sevgi nedir? sevgi emektir" derken içinde sorgulamıştır sevgiyi, sevgisini. sevilmenin değerini, önemsenmenin güzelliğini hissetmiştir. onun için emek veren birinin olması ne demek , onu anlamıştır.

"sevgi emektir"

Ve sen... evet "sen" bana bugün bu son sahneyi yaşattın bitanem. düşündükçe yaptıklarını, sözcüklerini hatırladıkça anladım "sevgi"yi...

beni ne kadar sevdiğini ve benim için nelere göğüs gerebileceğini gördüm. zaten çok değerliydin bende, şimdi değerin sonsuza ulaştı inan bana...

beni sevdiğin için, sevgini emeğinle beslediğin için, bana ait olan herşeye en az "ben" kadar değer verdiğin için çok teşekkür ederim. kalbimin her köşesi, her kapakçığı, her damarı senin. dilediğince yerleş bitanem. istediğince sana ait orası artık...

Çarşamba, Şubat 27, 2008

kuzen'e, kuzeniMe!!!



hangi dağ daha yüksek bizim yüreğimizden?
hangi deniz daha büyük bizim özlemimizden?


Goethe demiş ki;

geçer gider yeryüzünde en güzel nimetler bile...
zaman sınırlarını aşan düşüncelerimizle, yaptığımız etki düşünenlere,
bir tek o vardır
o kalır sonsuzluğa

Pazartesi, Şubat 25, 2008

İLKbahar!!! her bahar yeniden İLKsin

"merhaba" demeye başladı işte BAHAR yine...
tomurcuklanmaya başlandım bile. sıcacık güneş vurdukça yüzüme, aktıkça o sıcaklık içime, ulaşıyor kalbime...
ve ben daha çok yeşeriyorum her yeni baharda.
daha renkli oluyor çiçeklerim.
çürümüş yapraklarımı silkeliyorum üzerimden, mis kokan renkleri, cıvıltıları alıyorum üstüme.
daha çok gülüyorum her bahar...
her yeni baharda daha çok "ben" oluyorum ben.
ve her baharda yeniden "aşık"

Cuma, Şubat 22, 2008

içim-dışım bu Orhan Veli misali...

İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah,
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
(...)
Orhan Veli Kanık

Perşembe, Şubat 21, 2008

gerçekten bir anda "aşık" olunuyor... ama bir anda da bitebiliyormuş :s evet "bir anda"



bomboştu ya içim. sonra ne oldu biliyor musun? duygusuzluğunu akıttın bana... ve duygusuzluğun duygusuzluğum oldu. doldurdu içimde sana ait olan boşluğu. buz gibi sözcüklerinle buz tuttu kalbim. ve bir anda gittin benden, bittin bende. beş dakika önce tek sevdiğimdin, oysa şimdi "eski" sevdiğim...

bomboşum...


derin derin solursunuz ya bazen nefessiz kalıp da
ama ne hikmetse yetmez o aldığınız nefes bir türlü doldurmaya ciğerlerinizi.
bi' daha bi' daha denersiniz.
kocaman şişer ciğerleriniz,
bir "of"la dışarı verirsiniz ciğerlerinizi dolduran o havayı sonra.
ama yok.
yetmemiştir hala.
hala soluksuzsunuzdur.
olmamıştır.
tekrar...
ve tekrar...
ve tekrar...
ı ıh yetmez...
yetmez işte.
o kadar O'nsuzsunuzdur ki,
o kadar boşalmıştır ki yeri...
dolduramazsınız, ne "oh"larla, ne "of"larla...

Salı, Şubat 19, 2008

gitmeme çeyrek kala

SENİ ÇOK SEVİYORUM
ÇOK
SEVİYORUM
SENİ
SENİ "HEP" SEVİYORUM
HEP
SEVİYORUM
SENİ

itiraf


güneş batıp, gün bittiğinde
kapanır kapılarım, kendime bile.
dört duvar ve ben...
ses yok.
hayat yok...
bol bol "yalnızlık
"bol bol "hüzün"

Cumartesi, Şubat 16, 2008

sizce?...



bir yanım, "kurşun kalem ol" diyor. "yazarak tüken, bit.
"bir yanım, "tükenmez kalem ol" diyor. "yazıp bitsen bile hep kal yok olma.
"yazarak tükenmek istiyorum, tükenene kadar yazmak... ama bir kurşun kalem gibi yok olmak mı, yoksa bir tükenmez kalem gibi sadece bitmek mi?
arkamda bir şeyler bırakmak, ben yokken bir anlam taşır mı? hatırlanmak sadece bir şeyler bıraktığında mı mümkün? daha doğrusu, hatırlamasını istediklerim, bir şeyler bırakırsam mı hatırlayacaklar sadece? tükenmez kalem olmam mı gerek onlar için yani?
oysa ben gittim mi "tam" gitmeliyim. herşeyimle... ve ona rağmen "sevenlerim" "sevdiklerim" beni hatırlasınlar isterim. beni anlatan çok "şey"leri olsun.
mesela, güneşli günlerde hep akıllarına gelmeliyim "güneşi çok severdi" demeliler. ya da "papatya"gördüklerinde. sezen'den bir şarkı çaldığında... güzel havalarda Üsküdar'dan Eminönü'ne vapurla geçişlerinde... güvercinlere yem verdiklerinde... yumurtalı patates kızartması yediklerinde... akıllara gelmeliyim kurşun kalem olmayı seçsem bile.
yaza yaza tükenip bitsem bile.
yok olduğumda "yok" olmuş olsam bile.
bir koku, bir ses, bir tat ile canlanmalıyım sevdiklerimde, sevenlerimde...
kurşun kalem olsam bile.
ucum kırıldı yine yazarken, biraz daha ufalma zamanı. yazacak daha çok şeyim var aslında.
tek üzüntüm "silinebilir" olmam.
dilerim kimsede silgi yoktur...

Cuma, Şubat 15, 2008

Can Yücel'den

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda
boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.
Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.
Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.
Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...
Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.
Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.
Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.
Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki.
Olsaydın avuçlarım terlemezdi...
Isırmazdım dilimin ucunu...
Özlemezdim seni yanımdayken...
Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten.
Islanmazdım yağmurlarda...
Yıldızlara aya dert yanmaz,böyle her şarkıda sarhoş olmazdım.
Korkmazdım seni kaybetmekten
ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...
Ve her kulaçta haykırırdım seni..
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
ya aklın başka yerlerdeydi ya yüreğin...
CAN YÜCEL

Perşembe, Şubat 14, 2008

bu da sana...bugün için "sonsuz" hediyem olsun. uzak da olsak, içimdesin

her 14 şubatta seninle beraber sevgin de büyüyor minik kuzum...

14 şubat sevgililer gününde geldi sevgilim...
bi'tanem. ilk gülüşünü o gün sundu annesine. o gün sardı annesi onu ilk kez.
acemi bir annenin kucağında, ilk o gün kesti ağlamasını, koridorun en sonundan duyulan...
gözleri birbirine ilk o gün baktı anne oğlun...
ve anne ilk o gün tattı en güzel aşkı...
sevgililer günü ilk o gün anlam kazandı, o anne için...
ve yeni bir sevgililer gününde, yeni yaşına "merhaba" diyecek oğlu.
iyi ki doğdun Deniz'im...
nice mutlu yarınların olsun. en güzel hayalleri kur ve hepsi de gerçek olsun.
sımsıkı sarıl hayata ve sardığın hayat seni hep mutlu, hep güçlü kılsın.
en güzel yerler hep sana açılsın.
en temiz kalpler hep senin için çarpsın.
upuzun solu. upuzun sev sevilesi herşeyi. upuzun sevil sevdiklerin tarafından.
kötü olan ne varsa hayata dair, en uzağında kalsın.
ve her an, her yaptığın işte, her gittiğin yerde, her attığın adımda sevgimi hisset... bil...
seni çok seviyorum bi'tanem...
nice mutlu yaşlara.....

Pazar, Şubat 10, 2008

Senin yüreğinden bana... ağlattı beni her kelimen... ama her kelime, gözyaşına değer...

Kimsesiz sandığım bir mevsim gidiyordu gözlerimin önünden. Ellerimde sahipsiz her gecenin yorgunluğu. Taş duvarların üzerinden gölgeler büyüyor yalnızlığıma. Aklımı başımdan alan bir rüzgar gibi dokundun tenime. Yüreğime yüreğini koydun. Yüreğim oldun.
Daha ilk günden ısınmıştım sana, sanki gökyüzüm sen,yağmurlarım sendin,düşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına.Denizleri senin için renklendirdim ben,bulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına.
Sen gitmedin ki,gerçek ötesiydin bendeki her zamana. Tuttum ellerinden,saçlarının kokusunda büyülendim dudaklarına. Islatmalıydın beni yağmurlar gibi. Öpmeliydin içinden geldiğince. Ben o zaman sen olurdum karışmadan nefes alıp verdiğim bir şehrin monotonluğuna.
Çalışma masamda yanan mumun alevinde şekillendi hayalin. Uzun uzun seyrettim. Dokunmak istedim ama beceremedim. Akşama koşan ayakların altında kızgın asfalt gibiydim günden arta kalan. Güneş haber vermezdi çekip giderken. Bir sessizliği kalırdı eve kapanan yüreklerin birde seni bana özleten hayalin. Kendi yüreğimi senin ellerine bırakırken.
Zamanı hep peşime taktım. Bir başka yere gitmenin olanaksızlığını tartışıyorum kendimle. Gitmeyeceğimi biliyorum. Belki de ellerinin sıcaklığından olsa gerek. Ben her sahipsiz mevsimin kimsesiz gecesinde seninle bütünleşiyorum. Basit gelecek belki tüm anlatamadıklarım. Bir şeyi çok iyi biliyorum sen anlayacaksın günü gelecek. Bu saadet hiç ölmeyecek.
Fotoğrafın karşımda duruyor. Öyle masum öyle güzel ki seni yaşamak bu kendini tanımayan cümlelerin ardında senin gözlerinde aşk gibi çoğalmak. Anlatmak çok zor. Ben anlatamıyorum yaşıyorum. Her şeye katlanmak dedikleri bu olsa gerek. Günün bütün tükenen saatlerinin peş isıra bir ekranın karşısında seni bana gülümsüyormuş gibi hissedebilmek. Öyle güzel ki saatlerce seninle hayatı paylaşabilmek
Oysa şimdi yalnızlığım yanımda, sensizliğin şarkısını dinliyorum.Seni sevmek yazılmış bana, dokunamasam da sana, seni çok seviyorum

Çarşamba, Şubat 06, 2008

saklambaç


saklanır bazen, gizlenir sessizce bir köşeye
susar.
nefes bile almaz
bazen oyun yapmaktır niyeti, eğlenmek...
bazen de değerini hatırlatmak.
ama vardır.
hep vardır.
terk etmez hiç,
sadıktır.
ummadığın bir anda çıkagelir saklandığı yerden.
sobeler.
tam ümidi kesmişken sen,
tam gittiğini düşünürken,
için acırken,
"sobe" der...
hep vardır.
hiç gitmez
hiç bitmez...
tükenmez.
ve her seferinde
ama her seferinde
oyunu hep AŞK kazanır!

Pazartesi, Şubat 04, 2008

teşekkür(!)


her geçen gün küçülüyor aşkın içimde.
her yeni suskunluğun ya da her yeni sözünle
yok oluyorsun bende
gidiyorsun
unutulmalara gidiyorsun
silikleşiyor gözlerin gözlerimde
öpüşlerinin ıslaklığı kuruyor.
kokun çoktan uçtu,
ellerini hatırlamıyorum bile.
sesinse karıştı çoktan şarkılara, kayboldu aralarında
adın vardı "aşk"la eş anlamlı,
adına tutsak bir "aşk" vardı.
ne adın kaldı şimdi
ne de "aşk"a anlamın
gittin ya,
bak sayende "aşk" da özgür kaldı.

Cumartesi, Şubat 02, 2008

ne varsa ne yoksa, aslında hepsi "rüya"

Biraz daha günah sever olmuş
Büyüttüğüm arsız canım
Her gün yeni günhlara doymuş
Yaşattığım temiz yanım

Meleklerin duasını saklar
Kalbimdeki gizli cennet
Yitirdiği diyarına ağlar
İçimdeki sonsuz gurbet

Ne Varsa, ne yoksa
Aslında herşey rüya
Öğrendim sonunda
Aşk ile döner dünya

Derinde bir tuhaf sızı miras
Başka nedir bize kalan
Çözülmeden hayat sırrı biraz
Geçer gider haylaz zaman


Meleklerin duasını saklar
Kalbimdeki gizli cennet
Yitirdiği diyarına ağlar
İçimdeki sonsuz gurbet

Ne Varsa, ne yoksa
Aslında herşey rüya
Öğrendim sonunda
Aşk ile döner dünya

Günay Çoban