Pazartesi, Mart 30, 2009

Beggin you!!!

put your loving hand out darlin!!!
içimde bir yerlerde birşey var kıpır kıpır,
cıvıl cıvıl.
rahat bırakmıyor kalbimi.
kim akıtıyorsa içime bu coşkuyu
bu sıcaklığı
bu arzuyu,
tek dileğim var ondan
"put your loving hand out"
hadi,
lütfen!


beggin new cover-selin-dj turk bub)(product by halit).flvAT.mp3 -

Cumartesi, Mart 28, 2009

Nothing Else Matters



Einstein'ın dediği gibi; "Hayatı yaşamanın iki yolu vardır. Biri hiç birşeyin mucize olmadığına, diğeri herşeyin mucize olduğuna inanmaktır"
Benim içinse herşey bir mucizeyken, hiç birşey mucize değildir.
Ne mi demek istedim?
Bilmem...
Belki çok şey.
Belki de "hiç birşey."

Cuma, Mart 27, 2009

Aysema beni MİMlemiş madem, MİMime MİMlerimle cevap vereyim hemen :)

1. Çocukken yemekle aram hiç iyi değildi ve yemek yeme sürem günümün yarısını alırdı :s "yemekten sonra şuraya gidelim, şunu yapalım, şunu oynayalım" planlarını da hep bu yüzden kaçırırdım.
2. Çocukken bana ait bir odadan, oyun alanından yoksundum.
3. Çocukken öğrenci olaylarının, sağ-sol çatışmalarının şiddetli zamanlarıydı. Birlikte yaşadığım iki dayım da üniversitede okuyorlardı. Anneannem bazı geceler sabahlara kadar onları balkonda gözyaşlarıyla beklerdi. Onlara bir şey olmasından çokkkk korkmamdan ve anneannemin gözyaşlarından yaralanmış olabilirim.
4. Çocukken tiyatro oyuncusu olmayı hayal ederdim.
5. Çocukken her gün pazar günü olsun; dedem, anneannem ve dayılarımla kahvaltı edelim isterdim.
6. Evimizde asla yeterli paramız olmadı.
7. Çocukken (daha fazla) kocaman bir ailem, bol bol oyun arkadaşım ve kalplerce sevgim vardı. Annem ve babam uzaktalardı ama eksikliklerini hiç hissetmezdim. Benim gibi, ailesi yurtdışında olan bir kaç arkadaşım vardı. Onlara yurtdışından hep güzel güzel oyuncaklar gelirdi. Benimse çok oyuncağım yoktu ve hep cicili bicili bebeklerim olsun ister, arkadaşlarıma "bunları annem Almanya'dan getirdi" demeye ihtiyaç duyardım.
8. Bir daha asla anneannemi, dedemi, Mehmet dayımı ve canım kuzenim Uğur'u göremeyeceğim için üzgünüm.
9. Yıllar boyunca herhangi bir canı yok edebilenlerin beyinlerinde olup bitenleri heppp merak ettim.
10. hayallerimin arkasında duramayıp onları gerçeğe dönüştüremediğim zamanlarımın olmasından dolayı ve bu yüzden BENi kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.

Cumartesi, Mart 14, 2009

ben, hangi sorunun cevabıyım?




Bill Gates'in TED'te yaptıklarına ve söylediklerine takılıverdim son günlerde.
Önce onu düşündüm, nerelerden nerelere, nelere ulaştığını. Sonra yine nelerden vazgeçtiğini...
Ve tüm -imrenilesi- bu hayatının içinde kendi kendine "ben, hangi sorunun cevabıyım?" diye sorabilmesine hayran oldum.
Belki de haklı.
Belki gerçekten hepimiz bir sorunun cevabı olmak için burdayız.
Ve bunu anlamadan da terk edip gidiyoruz hayatı.
Basit soruların cevaplarıyla yetinerek...
"herkes kendine cevap olabileceği bir soru seçmeli" diyor.
O kendi sorusunu bulmuş; "neden fakir insanlar sıtmadan ölüyor?"
Ve cevap olmaya başlamış bile çoktan hem de.
ben hangi sorunun cevabıyım acaba?
ya siz?

Çarşamba, Mart 11, 2009

ben sensiz ne yapardım "hızır"ım benim...

yine yaptın işte...
yine yetiştin yüreğime.
önce içimdekileri boşalttın
sonra bana "ben"i kattın.
elini her zaman uzattığın için çok teşekkür ederim.
SENİ ÇOKKKK SEVİYORUMMM !!!

Salı, Mart 10, 2009

şimdi ben beyazım, ya sen?



sen maviydin ben kırmızı

karıştık sonra birbirimize

"mor"du beklenen

ancak "aşk" çıktı ikimizden.



Perşembe, Mart 05, 2009

..."-siz"lik!

aylar oldu görmedim gökyüzünü doğru-düzgün.
karanlık
bulutlu.
güneş selam vermiyor bana...
çok nadir,
bi' anlık
bir bakıp karabulutların arasından hemen kaçıveriyor, ben daha seslenemeden ona.
oysa bilmiyorlar mı sanki...?
Gök de biliyor Güneş de,
onlarla beslendiğimi.
SEN de biliyordun.
hem de çok iyi!!!

Çarşamba, Mart 04, 2009

Minik AŞKıma...



bir yerlerden kopup gelmişiz
solumaya başlamışız hayatı.
Ne öncesini ne sonrasını bilmeden,
yürümenin zorunluluğuna kapılmışız.
Bir varmış bir yokmuşlarla avutulmuş,
bir gün varmış, bir gün yokmuşlarla sınanmışız.
Ama sen bebegim...
Her nereden kopup geldiysen, iyi ki geldin...
iyi ki varsin...
bir varmış, hep varmış ol...
bir gün varmış, her gün varmışım kal...
soluğum, oğlum.
seni cok seviyorum Deniz'im...

yine yeni yeniden İstanbul'uma...

İstanbul'ummmm... Gözleri mahmurummmm...
aşklara da açmış bağrını, kavgalara da
kavuşmaları da saklar kalbinde, ayrılıkları da
her sokağı ayrı tat
her caddesi ayrı koku.
off hele o boğazı yok mu?
ne ilk öpüşler
sevişmeler
ne korkular katmıştır sularına
kendi yapmıştır hepsini
"sır"lamıştır dalgalarıyla
ondandır dalgalarının beyaz köpükleri.
tüm siyahlarımıza
sahip çıkmasındandır yorgunluğu, kederi.
ah İstanbul'um, gözleri mahmurum
sakla bıkmadan, usanmadan sende bana ait ne varsa.
geldiğimde karşına
dök eteklerinden hepsini bir bir hayatıma.
pişmanlıklarımı da alayım senden,
iyi ki'lerimi de koyayım omuzlarıma.
her sana dönüşüm daha bir "ben" etsin beni,
etsin ki, daha bir anlayayım kıymetini...

Pazartesi, Mart 02, 2009

sarhoş (-kene) dökülekoyan kelimelerim :s

vazgeçmek...
nedir?
yani nasıl bi'şeydir?
yenilir mi, içilir mi?
neye göre, kimden vazgeçilir?
vazgeçmek nedir?
"senden vazgeçtim" mi?
ne yaparsam cevabı "evet"tir :s
yoksa vazgeçememişim midir (ki -dir :s) ?
eğer varsa böyle bir fiil
bilirim ki tek çekimlenebildiği özne "evlat"tır.
ve benim tek vazgeçilmezim
deli dolu civcivim,
hayat aşısı Deniz'imdir...
sen mi?
aşkımsın hala
ama
asla
"vazgeçilmez" değilsinDİR :)))
zaman zaman senin için çıldırdığımı itiraf etsem de,
bak, sensiz de yaşıyorum işte ;)