Cuma, Eylül 28, 2007

yüreğim'e...

aşk döndürür dünyayı be yüreğim...
herşey bir aşkla başlamamış mıdır zaten?
keşifler de aşktan olmuş, icadlar da...
bir "şey"e aşık olunmuş ve akabinde yola koyulunmuş...
o aşkla, kimi kıtaları keşfetmiş,
kimi hastalıklara derman bulmuş.
aşk döndürür dünyayı be yüreğim...
bir can'a aşık olunmuş,
çöller aşılıp, dağlar delinmiş.
bir çift göze aşık olunmuş,
uğruna yüzlerce mısra dizilmiş.
bir kalbe aşık olunmuş, o kalp için ne kalpler durdurulmuş...
bir tutkuya aşık olunmuş,
o tutkuyla savaşlar olmuş, tarih yazılmış.
aşk döndürür dünyayı be yüreğim...
görünmeyene aşkla ibadetler doğmuş,
yollara düşülmüş,
kendinden geçilmiş...
aşk döndürür dünyayı be yüreğim...
o yüzden sen hep aşık ol!
benim seni taşıyan, sensin beni yaşatan,
ben ve sen'iz,
biz'iz be yüreğim biz'iz...
acıtsalar da canımızı,
uçsuz bucaksız görünse de yollar bize,
sen her daim aşık ol!
dünyayı "aşk" döndürür be yüreğim,
aşkla döner, aşka döner, aşk için döner...
hadi be yüreğim,
döndürmeye devam, şu dünyayı!!!

Perşembe, Eylül 27, 2007

ve yine "yeni can'dan"

Her gün yeniden aşık olmalıyım sana,
Aşkım hiç büyümemeli böylece,
Hep bebek kalmalı,
Her gün yeniden doğmalı...
Hep en baştan var olmalı ki;
Ben öldükten sonra,
Seninle birlikte,
Ancak yaşlanmalı...
(orhan ellisekiz)

yepyeni bir can'dan... Kemal Yıldırım'dan...

Hayatımda ilk önce sevmeyi öğrendim, çünkü sevdikçe hissettiğimi öğrendim.
Affetmenin ne olduğunu anladım ve affetmenin aslında yeni insanlar kazandırdığını gördüm.
Bir gün geçmişime baktığımda pişmanlığımdan üzülmediğimi gördüm, bunları ben yaşadım çünkü birisini hatırlamanın aslında ufak bir telefon görüşmesi kadar basit olduğunu biliyorum artık.
Aslında değer veren insanların çok yakınımda olduğunu fakat gözlerimin hep uzaklarda olduğunu anladım.
Birisini kırdıktan sonra özür dilemenin aslında beni ben yaptığını anladım.
“Sen benim için önemlisin” kelimesinin verilebilecek en büyük hediye olduğunu buldum.
Bir yerden sonra kelimelerin mana ifade etmediğini biliyorum.
Sahilde yürür ve düşünürken birinin de beni düşündüğü duygusu beni sevindiriyor.
Mutlu olmanın aslında bir kedinin güzel bir anının yakalamak kadar basit olduğunu anladım. Kaçırdığım fırsatların aslında bana yeni fırsatlar yarattığını gördüm. Yıldızların benim için parladığını görmeyen gözlerimin, gün geldi hayatımdan kayan yıldızların gömüldüğü maziyi unutması gerektiğini anladım.
Gözlerin kelimelerden daha önemli olduğunu ve yalan söylemediklerini biliyorum. Hayatımda yanımda görmek istediklerimi yanımda göreceğim, çünkü onların bana değer verdiklerini biliyorum.
"YAŞAMIN YAŞAMAYA DEĞER OLDUĞUNU
VE İSTERSEM MUTLU OLACAĞIMI ÖĞRENDİM





Çarşamba, Eylül 26, 2007

"son"lara...

sonbahar
SONbahar
yalan söylemeye başladı güneş yine...
soluyor renkler
ölüyor güzellikler
ve biliyorum
ben de bir sonbahar günü öleceğim!!!

benim isyanım!!!

Friedrich Camus'un blogundaki yazısını okudum. http://frimus.blogspot.com/2007/09/cinsiyetilik.html
ve okurken yüzlerce konu geçti beynimden.
düşündükçe de kimi zaman kadınlığımdan utandım, kimi zaman gururlandım.
öyle çok konu var ki yazılabilecek, özne "kadın" olunca.
hepsine değinmek ister gönlüm, sanki neyi değiştirebileceksem...
içlerinden en ağrıma gidenini seçtim ben şimdilik.
yıl 2007
ve cinaytlerin, katliamların, beyinsizliğin, cehaletin, ilkelliğin yeni başlığı TÖRE!
Can Dündar'ın bir yazısı geldi aklıma. içim burkulmuştu okurken...

Berivan
"Zina suç sayılmalı" görüşündeymiş, Kadından Sorumlu yeni Devlet Bakanı...
Göreve başlarken, onu Berivan karşıladı.Henüz 14'ündeydi Berivan...
6 aylık hamileydi.Karnındaki çocuğun babası, kocası değildi. Onu belki sevmiş, belki bedenini gönülsüzce vermişti. Ama işte orada, derisinin altında, canının içindeydi bebek...
3 ay sonra kucağında olacaktı. Lakin töreyi biliyordu. Kulağı kirişte bekliyordu.
* * *Hasan uykusuzdu kaç gecedir...Ezberindeydi töre...Görev, ona düşerdi.
Lakin Berivan kızıydı, canıydı. Hele şimdi iki canlıydı.
Nasıl kıyardı? Kıvranıp duruyordu; bir yanda törenin kanlı çağrısı, diğer yanda kızının yürek ağrısı...Ne kızına kıyabilir ne ilçenin yüzüne bakabilirdi. Bir sabah vakti sessizce evi terk etti.
* * *Oğluyla konuştu Berivan'ın anası Tayibet...Oğlan iki yaş küçüktü Berivan'dan...Abla-kardeş, Cudi'nin gölgesinde, aynı dam altında, aynı yer yatağında büyümüşlerdi. Anadan aynı yoksulluğu emmiş, aynı cehaleti üleşmişlerdi. Babası çekip gitmiş, anası gözünü ona dikmişti."Kutsal görev" onundu şimdi...Töre, öyle emrederdi.
* * *Cumartesi akşamı ablasıyla baş başa kaldı oğlan...Birlikte büyüdükleri tek göz damın altında, yıllarca üstünde tepindikleri yatağın başucunda...
Akıllarından neler geçti, konuştular mı, yoksa dilleri tevekkülle zamklı mıydı, kim bilir...Biri 14, diğeri 16 yaşındaki iki çocuğun arasında şimdi adına "Töre" denilen bin yaşında bir kin tohumu vardı; ...bir de soğuk silah...Oğlan iki kurşun sıktı ablasına...Biri şakağına, diğeri karnına...Şakağına sıktığı, genç kızın beynine saplandı;karnına sıktığı, doğmamış bebeciğin yüreğine...
* * *Oğlan, ablasının cesedinin başından polisi arayıp "Cinayet işledim, gelin beni teslim alın" dedi. Onu karakola götürdüler; ...ablasını otopsiye......anneyi, azmettirmekten adliyeye...
Ve baba Hasan, dönmedi bir daha köye...İpi kopmuş bir tespihin taneleri gibi dağıldı ailenin fertleri...
"Namus belası" Silopi'nin alıştığı hikâyeydi.
Basın, "Bir töre cinayeti daha" dedi; arkası gelmedi.
* * *2005 baharının son cumartesi gecesiydi. Türkiye "Sonbaharda medeni dünyayla bütünleşebilecek miyiz"i tartışıyordu. Yeni ceza yasası, organize suç sayılan "töre cinayeti"nin cezasını ağırlaştırıyor, "Namus cinayeti"ne ilişmiyordu.
Yeni bakan "Aile kurumunu zedeleyen zina suç sayılsın" diyordu.
Berivan, bu tartışmaları izleyemedi. Rayları altında kalmıştı, medeniyete kalkan trenin...Onu, yüreğinden vurulmuş bebeğiyle birlikte toprağa verdiler.
Peşinden de bizim yarın düşlerimizi gömdüler.

Salı, Eylül 25, 2007

öyle yazmak istedim, böyle oldu :s

iyi ki'ler var, keşke'ler var
her ikisinde de "son" belli.
ama o "belki"ler yok mu?
işte onlara bir "dur" demeli

Atilla İlhan'dan...


kimi sevsem sensin
hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin
hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim
ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık
nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin
hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin
senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur
sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin
hayret
in misin cin misin anlamıyorum



Pazartesi, Eylül 24, 2007

boşvermişim boşvermişim boşvermişim dünyayaaaa...

bir vurdumduymazlık çöktü ya
bakalım sonu nereye varacak
takmaz oldum kimseleri
görmez oldum önüme geçenleri
duymuyorum tek bir söz bile
anlatılanları dinlemeden kafa sallayıp onaylıyorum sadece.
aklıma fikrime tıkadım kendimi.
sadece kalbimin sözü geçiyor tüm bedenimde.
amaannn adam sen de...
ne demiş Nazım'ım?
... yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir

Pazar, Eylül 23, 2007

madem öyle işte böyle (madem :P)

her geçen gün, her geçen an, sona doğru atılan bir adım madem,
madem yaşanan herşey yaşayanda gizli,
madem her gecenin bir sabahı var,
her başlangıcın bir sonu var madem,
madem aşk kadar, ayrılıklar da var,
madem ben varım
sen varsın
biz varız madem
madem herkesin hayatı kendine,
kimseyi ilgilendirmez yaşanılanlar madem,
madem doğa bunu istiyor
yaratan'ın suçu madem...
madem mutluyum böyle
bunu istiyorum madem,
madem yaşamadan bilinmez hiçbir şey gerçekten...
e o zaman; ben de varım, beni de say madem :)

Cumartesi, Eylül 22, 2007

geldim işte, dalgalanıyorum beeeeennn... yeni yeni sevdalanıyorum ben :P

cennetteydik kuzenle.
harikaydı.
denizi, güneşi, huzuru, güler yüzlü sıcacık insanları, yıldızları, gecesi, gündüzü...

yine bize özel, yine bize güzel çok şey paylaştık.
ağladık da güldük de...
şarkılar da söyledik, şarkıları dinledik de...
geçmişi andık, geleceği hayal ettik.


ve bizde sır, bizde gizli daha neler neler yaşadık.
bitaneM, canıM kuzeniM, seni çok ama çok seviyorum.
"yıllarca"ya içelim yine :)
ve yine ve hep tek bize komiklerimize kahkahalarla gülüp, gözlerimizle konuşalım kalabalıklarda.
çok ama çok güzeldi.
ve daha güzelleri de olacak tabi.
mucukkk

Cumartesi, Eylül 15, 2007

kuzen ve ben... ben ve kuzen... çekip gidiyoruz, kendimize :)

bebekliğimizle başladı, paylaşmaya başladığımız herşey...
o gün bu gündür devam ediyor paylaştıklarımız.
can yakan ya da can veren ne varsa...

ne kadar aynıyız seninle kuzen :) ne kadar bir.
ve 34 senedir içimdeki herşey sende,
tıpkı içindekilerin bende olduğu gibi.

ve bu gece, bu gece kuzenle beraber gidiyoruz.
alıp başımızı çekip gidiyoruz.
birkaç günlüğüne...
tanımadığımız bilmediğimiz bir yere.
plansız programsız...
çekip gidiyoruz.
birkaç gün sonra görüşmek üzere...
hoşçakalın !!!


Cuma, Eylül 14, 2007

iyi ki varsınız :) "Zihni Örer" ve "by oHo" iyi ki...

pek çok kişi var aslında
şu an içinde bulunduğum berbat psikolojiden çıkmama destek olan
hatta bunu yaptıklarının farkında bile olmayan...
ama ben,
aklımı başıma getirip, derdimi dinleyen, sırrımı sırrı bilen
aşkı işaret eden, aşka yönlendiren, yanımdaki aşkı fark ettiren sevgili "Zihni Örer"
ve
beni ben bildirten, değerimi gösterten, sıcacık kalbini sıcacık kelimelere akıtabilen,
bana bulutları getiren, gökyüzünde gezdiren, gözlerime ışık veren, her sözüyle gülümseten, bana sümbül ektiren :), içimi ısıtan "by oHo"ya
kocaman sevgilerimle hazırlayıp, öpücüklerimle süslediğim, teşekkürlerimi gönderiyorum.
halimi hiç görmeden hissettiğiniz ve beni bu halimle yalnız bırakmadığınız için...
hep yanımda olduğunuz için...
hep sizinle olacağımı bilmeniz için...
herşey için...
teşekkür ederim

Perşembe, Eylül 13, 2007

sakın!!!


SAKIN GELME hazır değilim,
deliyim kaç gündür.
lodosum tuttu, poyrazım soğuk.
SAKIN GELME dönesim yok
çok uzaktayım çok
bir şarkı var aklımda söylemesi ayıp,
sözleri kayıp
kaç zamandır dilimde
sakın söyleme!!!
(m.f.ö.'den)



Pazartesi, Eylül 10, 2007

fazlalık

kendime göre çok değildi beklediklerim
ama "yaşam"a göre çoktu belki de.
belki de bizzat "ben" çoktum hayata.
kim bilir?

yok

aslında yok
kimseyle konuşasım
kimseyi özleyesim
kimseyi sarasım yok
şu sıralar tek istediğim, huzur...
yoruldum ve sıkıldım.
içimde, çözemediğim, anlamsız bir "bıkmışlık hissi"...
kimseyi dinleyesim
kimseyi önemseyesim
kimseyi sevesim yok
yok
hiç birşeyim yok
hiç isteyesim de yok

Perşembe, Eylül 06, 2007

kendi kendime


kim ne derse desin,
ne kadar yanında olursa olsun ya da olacağını söylesin
aslında hep YALNIZSINDIR.
kendinle.
en sırlarını paylaştığın "sen"lesindir.
ve bazen kendinden bile kurtulup "yapayalnız" kalmak istersin.
seni o bile, kendin bile anlamaz bazen çünkü.


görmek-bakmak


"gördüm", görülesi ne varsa.
güzel olan, olmayan.
artık sadece "bakmak" istiyorum
hiç birşey "görmeden"...

Çarşamba, Eylül 05, 2007

yazıldı. o kadar...

dünya dönmeye devam ediyor.
günler doğmaya...
yıldızlar azimle her gece yerlerini alıp ışıldıyorlar.
çiçekler açmaya, kuşlar ötmeye devam ediyor.
insanlar doğmaya devam ediyor.
insanlar ölmeye devam ediyor.
herşey hep aynı seyirde.
herkes kendi derdinde.
değişiyormuş gibi görünse de hiçbir şey değişmiyor.
hatta bendeki "sen" bile.
bendeki "sen" bile değişmiyor.
ama bendeki "ben" şimdi tanınmaz bir halde.
bambaşka bir yerde, bambaşka düzlemde.
bendeki "ben", bendeki "sen"e inat
her saniye değişiyor.
hiç durmadan
hiç yorulmadan
hiç bıkmadan
değişiyor...
değiştikçe değişiyor...
sözün özü şu ki,
Zühre'de Tahir aynı yerinde...
ama Zühre şimdi kimbilir nerede?

yorum yazan eski öğrencime cevabımdır... sevgilerimle!






ama
eskidendi çok eskiden...
tıpkı bu şarkı gibi

Salı, Eylül 04, 2007

her kimsen'e

ben, benleyim. bendeyim.
canımda canımla, kanımda kanımla...
sesimde sesim var, nefesimde nefesim.
gölgem bana ait, tıpkı bedenim gibi.
aşkım içimde, özlemlerimin yanında.
hayallerim benimle, nereye gitsem, ne yapsam.
gülüşüm yüzümde, gözlerimde.
umutlarım ellerimde, sımsıkı tutuyorum.
ben, bendeyim.
benleyim.
gidenlere "hoşçakal"
gelenlere "selam"lar
ne eksilir, ne fazlalaşırım.
canımda canım var,
kanımda kanım.
sevdim mi tamamımla sever,
özledim mi herşeyimle özlerim.
tamamını sevip, herşeyini özlerim.
hayallerim benimle, nereye gitsem, ne yapsam...
ve hayallerimde "sen"
henüz görmediğim
henüz bilmediğim
sen
hayallerimde sen,
beni benden alacak olan.
canıma yeni can katacak olan.
gülüşümü paylaşacak, sesimi duyacak olan.
nefesim nefesine karışıp,
yeni bir "ben" doğuracak olan...

hayat sahnesinde "anne"lik rolüm...



varım işte...
"doğ!" denildi, doğdum.
düşe kalka, yuvarlana koşa tüketiyorum süremi.
birçok şey tattım güzel ya da acı... her türlü sevgiyi gördüm, yaşadım.
ancak "annelik" hepsine on basar :)
nasıl bir duyguysa bu, hiç düşünmeden, içgüdülerinizle hareket ediyorsunuz.
bir de insanların sadece bebekliklerinde içgüdüleri tarafından yönetildikleri, zamanla bunların yerini "öğrenilen" davranışların ve tepkilerin aldığı söylenir.
oysa en küçük bir sızısında, korkusunda, can acısında ya da olası bir tehlikede bulunduğunu fark edince oğlumun, süperman, he-man, terminatör kesiliyorum farkında bile olmadan.
seni çok seviyorum "oğluşum"... hep mutlu ve huzurlu ol e mi?
Deniz'im... Deniz kadar yüce, deniz kadar güçlü, bereketli, engin, derin, sevilen, korkulan, bilinip görülen ve deniz kadar gizemli ol...
Deniz'im, Deniz gibi ol...
Deniz ol...
Hayat ver.
Ruh sun.
Deniz'im, Deniz kadar cesur ol...
Deniz ol!!!


Pazartesi, Eylül 03, 2007

eskimeyen eksiltene...

Uzaklar girse de araya, başka canlar, başka hayatlar girse de... Dil susmak gözler kapanmak istese de.
Dudaklar kitlese de kendini gerçeklere, kokular uçup anılar yok olmaya başlasa da...
Sevgili umursamadan bu sözleri bi kenara atsa da.
Hatta belki okuyup sana acısa da.
Hakkında kötü sözleri derleyip, içindeki of'lara vursa da...
Zaman, sözde, her derde ilaç olsa da...
Ne yüreğe ne ruha ne bu bendeki aşka söz geçiremiyorlar işte.
Soludukça bu nefes yerkürenin herhangi bir köşesinde;
bu kalp "sen" diye atacak, ömrü yettiğince.
Dünyaya, hayata veda ettiğim gün, veda edeceğim sana da...

geldim... gördüm... :P

şahane bir kumsal, sıcacık deniz...
yengeçlerin telaşı, tavşan ve kirpilerin ürkekliği, ağaçkakanların hırsızlıkları, balıkların renkleri...... güneş... sessizlik... huzur... kitaplarım... müziklerim...
güzel bir tatili geride bıraktım. tadı damağımda kaldı :)
ancak sizleri de çok özledim.
uzun uzun düşünme fırsatı buldum bu tatilde...
dalgaların sesi eşliğinde düşündüm herşeyi, herşeyimi...
biraz yeni'yim şimdi.
biraz farklı...
ve "hayal"imde kararlı... hatta ısrarlı... hatta hatta hırslıyım.
tek bir dilek tuttum.
azimle peşindeyim dileğimin.
hayatımdaki "diğer"leri, sadece süsü püsü olacak yaşantımın.
"tek hayalim".
"oğlum".
"ben"...
bundan sonra artık bunlardan ibaretim :)