Salı, Haziran 29, 2010

şelaleye de uğradık dostlarımla... sularıyla sarmaştık doyasıya...

bıraktım kendimi öylece suya,
sadece onun sesini dinledim.
iç sesime bile tıkadım kulaklarımı.
"hayat seni hiç bilmedi" dedi bana
"varlığından bile habersiz hatta,
ne çırpınıp duruyorsun ki boşu boşuna"

özledim

gözleri gülen adam, seni istedim yanımda dün gece.
hem sarılmak hem konuşmak için.
hem konuştuğumuz gibi, hem sarmaştığımız gibi yani işte.
anlatmak istedim içimdekileri uzun uzun sana.
dinliyorsun çünkü beni.
tıpkı benim seni dinlediğim gibi.
dinlerken izlediğim gibi.
sarmaşmak istedim seninle,
sevişmek yine saatlerce.
öpmeni...
öpmeyi...
sıcaklığını, huzurunu...
dokunuyorsun çünkü bana.
hem bana hem ruhuma...
okşuyorsun yumuşacık bizi.
tıpkı benim, sen uyurken, saçlarını okşadığım gibi...

Pazartesi, Haziran 28, 2010

Sevmek


Saçak altına sığınmış
göçmen kuşun
kar tanecikleri arasında
düşen beyaz tüyünü de
görebilmek
İşte
sevmek
Sunay AKIN

Sunu

Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız
İlhan BERK

Pazar, Haziran 27, 2010

Perşembe, Haziran 24, 2010

Salı, Haziran 22, 2010

Tatil Ertesi

güzelliği kadar çabuk geçti bir hafta... ne çok şey sığdırdık içine dostlarımla. Ne dağlar kaldı tırmanmadığımız ne nehirler kaldı kürek çekmediğimiz... şelalelerden aktık, buz gibi suların üzerinde salıncakta sallandık.
ve gülüştük, ağlaştık... konuştuk... herşeyimizi herkesimizi anlattık.
değerimi anlattılar bana. değerliymişim meğer ben de. kendimi sevmeyi unutmuştum, hatırladım sayelerinde.
nasıl bir aşk, nasıl bir aşık olmalı içimde, kim girmeye layık gönlüme. gülümseyişime...
aşkı "ben" bildim hep, aşığımı bilemedim. aşığımı anlattılar bana...
aşka layık olanımla aşkı yaşayacağım bundan böyle.
değerimi bilenler değer kazanacaklar yüreğimde.
dostlarımı dinledim
bir gün öncemi bile sildim.
beni gerçekten seveni, seveceğime söz verdim. ;)

Cuma, Haziran 18, 2010

Senem Şehnaz Deniz Ben bir de gizli öznem Sen...


bir haftadır üç dostumla kopardım kendimi İstanbul'dan... İstanbul'dan ve orda kalması gereken, oraya hapsolmuş tüm çirkinliklerden...
aklımıza estiğince yaşıyoruz bir haftadır. an'lar belirliyor mutluluklarımızı, arzularımızı.
Dün geceye kadar içime doldurduğum tüm acaba'lar, bir yıldızla kaydılar üstümden ve "boşver"lere dönüştüler.
Yorucu bir gün ve gecenin ardından, susmayı tercih etmiş dudaklarımızla, yaslayıp başımızı her birimiz ayrı bir koltuğuna minibüsün, sahilde, içine gömüldüğümüz hayallerimizle ilerliyorduk. Ben en önde, şoförün yanındaydım. Sonuna kadar açtığım camımdan, başımı uzatmış dışarı, yaz rüzgarının taşıdığı kokuları soluyordum. Her zamanki gibi gözlerim gökyüzünde... Yıldızlara baktıkça coşuyor, coştukça arkadaşlarıma bildiğim tüm yıldızları anlatıyordum.
"isterseniz sizi çok güzel bir yere götürebilirim, madem yıldızları bu kadar seviyorsunuz." dedi Ahmet. Minibüsü kullanan tertemiz yüzlü genç çocuk.
kelebeklerim doluştu yine o an kalbime, yüzümden anladı cevabımı Ahmet.
Ve sonra...
sadece rüzgarın sesi ve karanlık vardı bize eşlik eden.
bi' de aklımdaki "sen".
minibüsün tüm ışıklarını söndürünce Ahmet, ağladım sevinçten. Samanyolu boylu boyunca oradaydı, tam yedi yıldır görememiştim Samanyolu'nu bu kadar güzel.
Şehnaz bir çığlık attı, "yıldız kaydı"
"dilek tut" dedim.
sonra herkes kayan yıldızları izleyip, kendi dileklerini tuttu.
saatlerce susuştuk. saatlerce dilek tuttuk.
hiç bir dileğime koyamadım seni, bilemedim koyulmak ister miydin...
ben istedim.
gözlerim yıldızlarda,
seni çizdim göküyzüne.
ve
gülen gözlerini hayal ettim, söylenmemiş sözlerini...
ben istedim,
sen sustun gökyüzünde.
"dilerdim" dedim, "pşşşş" diye işaret ettin,
cümlemin sonunu getiremedim.
vazgeçtim.

Cumartesi, Haziran 12, 2010

kaçmam mümkün mü?

akvaryumun içindeyim sanki, ne yöne koşsam sona çarpıyor başım.
küçücük bir meydandayım, her yanım dikenli tel,
havalanamıyor uçurtmam tüm çabama rağmen...

Çarşamba, Haziran 09, 2010

evvel zaman içindeyim

bir masalın içine akıtsalar beni, yaşasam berber pirelerin zamanında. bir prens gelse sonra, öpse ve uyandırsa beni hayata. tutuşup elele aşsak Kaf Dağı'nı, Zümrüt'ü Anka kuşuna tutunup uçsak mutluluk ülkesine.
kimseler ölmese o ülkede, kimse kimseyi öldürmese. aç çocuklar olmasa, aç gözlü insanlar da... haksız başarılar sayılmasa, alkışlanmasa yalan övgüler. herkes hak ettiğine kavuşsa, sadece kendi çabasıyla.
kimse kimseyi ayırmasa, rengi başka, dili başka diye. inançlar konuşulmasa, inananlara bırakılsa...
hayallere yolculuk yapılabilinse, en beğenilen hayalde mola verilse. dilekleri gerçek edecek milyonlarca peri olsa, her dileğe yetişebilinse.
bencillik unutulsa, hatta hiç bilinmemiş olsa. yüreklerden şırıl şırıl sevgi aksa.
çiçeklerin renkleri ellere bulaşsa, şarkıların ezgileri dillere dolansa...
her gün güneşli olsa, her yağmur gökkuşaklı yağsa.
bir masala salsalar beni...
ve bitirseler mutlu sonla;
onlar ermiş muradına...

Perşembe, Haziran 03, 2010

3 Haziran...

Bugün yine senliyim Nazım...

pajalusta!!!

gerçeklerini istiyorum, sözcüklerin, hedeflerin...
hayallerin bile gerçeklerini verin bana.
dostlukların ve aşkın da...