Cumartesi, Ekim 23, 2010

gitmelerdeyim yeniden zannımca


ne güzel bir gündü.
Moskova'da Arbat'ta, elimde fotoğrafmakinam, dilimde Türkiye'mden türkülerle...
sen yoktun o zamanlar, böylesine BEN değildin. gelişin yoktu ki gidişinden korkayımdı.
masallar hediye ediyordu şehir bana.
renklerini sunuyordu.
"sev beni" diyordu.
"unut artık İstanbul'u, sana ne verdi ki..."
ve ben huzurluydum.
iyiydim.
güçlüydüm.
içimde kocaman özlemler vardı belki ama gözlerim ışıl ışıl gülümsüyordu.
yıldızlarım pırıl pırıl, güneşim sıcacıktı.
başka bir dilde mutluydum.
bilmediğim sokaklarda soluyordum, bilmediğim insanları.
öğreniyordum;
hayatı,
umudu,
kendimi...
ondan sanırım son günlerde hep Moskova sokaklarındayım, rüyalarımda.
cebimde metro haritası, elimde yine makinam...
dilimde "gdye" ile başlayan sorular...
ve Park Pabedi
Gorki Park
Vorabie Gori...
Sanırım yeniden çağrıyor beni masallarına.
"gelemem" diyemeyeceğim doğrusu.
sarılasım var kayınlarına, leylaklarına, şarkılarına...

Cuma, Ekim 15, 2010

Я тебя люблю


ilk kez karşılaştığımızda buz gibiydin bana...
ne sesin tanıdıktı, ne nefesin.
yavaş yavaş işledin ruhuma.
Mosfilmovskaya'dan çıkıp yola, Evropevski'ye uzandık seninle.
Leninski'de soluklandık zaman zaman, Arbat'ta dans ettik.
Tverskaya'da aşkı bulduk, Kievskaya'da seviştik. bir baktım ki tümlenmişiz. sen ben olmuşsun, ben ise sen...
derken "pat" diye ayrıldık, sandım ki sensiz daha bi' güzel olur hayatım. olmadı... olamadı.
sana dönmek, seni sarmak, seninle olmak için, yeniden, sıfırdan, ennn baştan başladım çalışmaya.
bekle beni... az kaldı yeniden buluşmamıza.
beni seviyorsun, seni seviyorum.
daha ne ola!!!
kalinka
kalinka
kalinka maya...
;)

Pazar, Ekim 10, 2010

Kınalı Kuzi'me... Kuzenim'e... Umut'uma... Oğluşumun bitanecik Umut Abla'sına...








seni ilk gördüğüm günü hatırlamıyorum bile. ben birkaç haftalıkmışım sense birkaç aylık...
sonra
sonra yazları bekler oldum. yazlar seni getirirdi bana hep. ilk önce sen ve Uğur inerdiniz arabadan. zile basardınız. çığlık çığlığa kucaklardık birbirimizi.
beraber uyurduk geceleri. saati kurar, gündüzden sakladığımız çikolatalarımızı, yağları donmuş dolmalarımızı, salça ekmeklerimizi yerdik.
kimselerin bilmediklerini, kimselere anlatamadıklarımızı anlatırdık birbirimize.
Uğur ve Onur her fırsatta saldırırlardı bize :) hiç birşey yapamasalar, ellerimizi bağlayıp, sırtımıza örümcek koyarlardı. denizin altında kafa kafaya vuruştururlardı bizi :) gecenin köründe aldığımız kokoreçlerimize acı pul biberi doldurup, kıvrandırırlardı bizi :)
Onları ilk sigara içerken gördüğümüz günü hatırlıyor musun? dördümüz bara gitmiştik. önce şok olmuştuk, bakakalmıştık birbirimize. sonra onlar içmesinler diye tüm paketi -hiç sigara içmediğimiz, hatta içmeyi beceremediğimiz, halde bitirmiştik, görevlerini tamamlamış iki gururlu abla olarak :)
ne çok gülecek şey bulduk değil mi seninle? sadece biz gülebilirdik, bize komiklerimize.
büyüdük... sadece dışımızla. her biraraya gelişimiz yeniden çocuk ederdi bizi, gerçi hala da öyle.
bir sonbahar günü Uğur çekip gitti. bırakıverdi üçümüzü yapayalnız. giderken fısıldadı bizlere; "ANlardır sadece yaşanılanlar, yıllarla, aylarla, günlerle ölçülmez yaşam. bakın dün vardım, bugün yokum. sarılın birbirinize daha sıkı. ANlarınızın tadını çıkarın"
sonra herşey değişti.
değiştik.
içimiz daha da bir oldu, bedenlerimiz kilometrelerce uzak olsalar da birbirine.
yedi yıl olacak bu Kasım'da. yaşasaydı Ugi'miz 31 olacaktı geçtiğimiz Ocak'ta. bizler büyümeye devam ettik, o hep 24 kaldı.
gitmedi üzerimizden yağmur bulutları o günden sonra. dağıtamadı onları hiç bir rüzgar. yine de mutlu olabildik ıslanmaktan. yorulduksa da üşüdükse de bıkıp pes etmiş olsak da zaman zaman, hep sarılıp birbirimize ısıttık kalplerimizi. dinlendirdik ruhlarımızı. güç verdik gözlerimize, gülüşlerimize...
biliyorum Kuzi'm...
bırakmayacağız ellerimizi asla. Uğur'a söz verdik. sözümüzde duracağız.
rüzgarların başarmadığını biz başaracağız.
güneşle buluşacağız. masmavi olacak göğümüz gör bak.
yapacağız Kuzi'm...
Uğur'a sözümüz var.
daha çok ANlarımız olacak. beraber yaşlanacağız.
eskileri düşünüp ağlaşıp güleceğiz.
takma dişlerimiz yanyana duran bardaklarda sabahlayacaklar.
seni çok seviyorum Kuzi'm.
SENİ ÇOK SEVİYORUM.
yanındayım. elin elimde. elim elinde...
bu yaz geleceksin yine. bugün sana sarıldığımdan çok daha sıkı sarılacağım sana. "geçti bak" diyeceğim. neler geçmedi ki...
geçti bak.
bu sefer biz kazandık.
elim elinde Kuzi'm...
sen içimde...
bizi bekleyen konserler var açık havada... kadeh kadeh rakılar var sabırsızlanan. kahkahalarımız var dudaklarımızda sıra bekleyen.
elin elimde Kuzi'm.
hiç bırakmayacağım.
Pazartesi sabahı tut sımsıkı, acıt hatta canımı. sanma ki aramızda üç bin kilometre var, yetişemezsin, uzanamam sanma...
elim elinde Kuzi'm, elin elimde...
gözlerini açar açmaz avuçlarına bak.
terden ıslanmış olduklarını göreceksin.
birazı senin terin birazı benim terim.
elim elinde Umut'um, elin elimde...