Çarşamba, Mart 31, 2010

tik tak kelepçeleri

tüm an'larımı biriktirip zaman dilimlerimde,
hepsini yanında tüketmek isterdim.
hiç gitmelerim olmazdı o zaman,
kalışlarımın keyfiyle öperdim uzun uzun dudaklarından.
güneşin batışını umursamazdı gözlerim,
takılmazdı saatlerimin yelkovanları mecburiyetlerime,
ve kalbimi sıkıştırmazdı göğüskafesim o zaman böyle.
uçurtmalarına tutunup yüreğim, yükselirdi onlarla,
gitmelerim ezemezdi kalmalarımı tüm ağırlıklarıyla.
o zaman korkmazdı ruhum kırılıp, küsmenden bana.
biriktirebilseydim eğer meleğim,
tüm an'larımı bir yerde,
sen yokken nefes bile almazdım inan,
tükenmesinler diye.
(seni hep seviyorum)

Salı, Mart 23, 2010

önce(ki) sen

seni eskisi gibi sevseydim, hayal etseydim seninle sevişmeyi.
hiç bilmeden özlemenin tadını çıkarsaydım.
hiç gitmezdi hayallerimdeki sen benden. hep sarardı. sözcükleriyle ruhu örtüşürdü.
hiç yalan söylemezdi. tutamayacağı sözler vermezdi.
yani, hayalin senden daha gerçekti.
öyle büyüktün ki... öyle vazgeçilmezimdin ki... öyle güzeldin ki... öyle eşsiz, öyle tektin ki...
öyle AŞKtın ki...

Pazartesi, Mart 22, 2010

sizi çok seviyorum


hani, tam son "offff"unu çıkarırken göğüs kafesinden, dolu dolu olmuş gözlerinle,
koşup koşup arkandan "hop" diye sarılıverir ya biri sana,
birden güneş doğar ya üstüne,
kuşları duyar, çiçekleri fark edersin ya...
hani, tam "gidiyorum" derken,
kalabalığın içinden sıcacık bir el yapışır ya bileğine,
çekip alır ya seni denizlere,
dalga olur, köpürürsün ya bembeyaz...
hani, tam "yalnızım" derken,
kalabalıklaşırsın ya gülüşlerle,
sararlar ya seni ve sana ait herşeyi,
boşvermişlikler sunarlar ya "neden"lerine,
"yaşamak ne güzel şey" dedirtirler ya sevgileriyle...
işte böyle birşeysiniz...
sen, o, siz,
hepiniz!

bahar dansı

geldin işte, baharla geldin.
güneşle tenime indin, maviyle kalbime...
kırlangıcın kanadından estin, saçlarımı savurdun.
"tutun" dedin, uzattın elini,
çektin aldın beni yeniden gökyüzüne.
sarıldım ben de minik kırlangıca,
şımardım onunla, bulutlarda.
kahkahalarla uçtum,
çığlık çığlığa...
süzüldük turunculara kadar,
suya değdi kimi zaman ayaklarımız.
sahile vurdu suda kalan izimiz,
köpük köpük, pırıl pırıl.
eridik kumsalda,
renk renk yaptık kumları,
bir olduk kırlangıçla,
sahile indirdik gökkuşağını...

Salı, Mart 16, 2010

feeelsefe yaaapma... feeelsefeee yaaapmaa

içim öyle dolu ki, ne yazsam, ne kadar yazsam yetmeyecek boşaltmama.
nerden başlasam, hangi birini yazsam bilemiyorum.
beynimde yüzlerce soru, cevaplarını bildiğim ama cevaplarından hoşnut olmadığım.
sevmiyorum o cevapları. ve her bir soruya, seveceğim cevaplar arıyorum.
nasıl olsa sonuçları hep aynı olan işlemlerden oluşuyor hayat.
gidiş yolunu değiştirmek istiyorum, o kadar.
sevebileceğim bir "gidiş yolu", soruyu, problemi sevmesem de, cevabı değiştiremesem de...
hatta "puanım kırılsa" bile. aynı sonuca kendi çözümümle ulaşmak istiyorum.
alışılagelmiş yöntemlerden sıkıldım çünkü. tek düze yöntemlerden... herşey hep aynı. sorular da cevaplar da... cevaba giden çözümler de... yollar, yöntemler hep aynı.
herkese olan bana. bana olan herkese...
herkes gibi doğmuş olsam da, dünyanın her "güneşturu"nda bir yılımı doldursam da ve o turların birinde yok olacak olsam da, "herkes" "ben" değil, "ben" "herkes" değilim.
kendim olduğumu bilmek istiyorum. "ben" diye bir varlık var'ı hissetmek... bana has bir yöntem, bana has bir işlemle ulaşmak cevaba. öyle doluyum ki ve o kadar da boş... hırsım artıyor her geçen saat. ve hırslandıkça ben, daha çok soru buluyorum cevaplarını bildiğim. daha çok problem hayata dair. daha çok işlem, formülleri çoktan bulunmuş olan...
"gidiş yolu"m doğru ama sonucu yanlış, olma şansım yok.
ama doğru sonuca, "gidiş yolu"mdan kesilecek minik bir puanla ulaşacağım.
benim "gidiş yolu"m. benim çözümüm. benim formülümle...

Salı, Mart 09, 2010

I'm a big big girl, in a big big world...

istemeden geldim, kim bilir, belki de istemeyerek gideceğim.
içime bir sürü aşk doldurdum, sevişmeler kattım bana.
benCE güzelleri, güzellikleri soludum derin derin, mis gibi çektim içime.
beni benden çıkarmaya çalışanlarla savaştım, bazen yumruk yumruğa, bazen susarak, ağlayarak.
kendimde kalmayı başardım, herşeye, herkese inat.
hayallerimin kanatlarına asılıp, yükseldim göğe.
kırıldıkları da oldu tabi,
"pat" diye yerde buldum kendimi, öyle günlerde.
ayağa kalkıp, silkeledim üstümü başımı,
yeni hayaller şişirdim nefesimle, renk renk...
"umut" dedim, isimlerine,
aldım umutlarımı omuzlarıma,
yürümeye devam ettim kendi yolumda.
var mıyım, varım mı sanıyorum, bilmiyorum.
ancak;
varsam eğer gerçekten,
kalan yolumda mutlu yürümek istiyorum.

Perşembe, Mart 04, 2010

kalbim anlattı, ben dinledim... sonunda ona hak verdim...


kalbim seslendi bana, ben uyurken.
anlamadım önce kimdi seslenen.
"şşşt uyan... sana diyorum sahip, aç gözünü ve dinle beni"
bakındım etrafıma yarı uykulu, etrafta kimsecikler yoktu.
" offf, arama boşa. benim, ben... hani beni taşımana karşılık seni yaşatan.
artık susmak istemiyorum, sıkıldım bu halinden çünkü senin.
tamam sahibim sensin
ama biraz da hükmü olsun benim sözlerimin.
biliyorum, tıka basa doldurdun beni O'nunla.
ama yapma...
boşalt beni, yer aç biraz gerçek aşklara...
yazık değil mi hem sana hem bana?
seni sevmeyen birine bu kadar çok "aşk" sunman,
saçma değil mi, şaşkın aşık?
nedir O'nu hala sende tutan?
kandırılmayı mı sevdin, hiçe sayılmayı mı?
yalan sevişler mi tatlı geldi yoksa?
yokum artık, anlıyor musun?
nefes alamıyorum, öyle doldum,
içinde O olan hayallerine fazlasıyla doydum.
isyan bayrağını çektim haberin olsun.
üstelik yalnız da değilim...
aklın da bana uydu,
hatta dedi ki; -yeter düşünmek istemiyorum artık onu.
gözlerin de benden yana,
ağlamaktan bıkmışlar, sıkılmışlar.
-hadi değse, neyse... yazık değil mi bize...
dudakların dünden razı,
-silinsin artık bizden tadı.
tenin bile isyan etti,
-kokusu uçalı aylar oldu üstümden, sahip hala soluyor derin derin.
sanıyorki O da sevdi, sahibin O'nu sevdiği gibi.
hah işte, anladın mı şimdi, ne demek istediğimi...
hadi artık sahip, gör sende gerçeği.
daha fazla üzüp, yıpratma bizleri.
hadi sahip, hadi ama
aç gözünü hadiii
yenile içimizi, tazele hepimizi"