bir yanım, "kurşun kalem ol" diyor. "yazarak tüken, bit.
"bir yanım, "tükenmez kalem ol" diyor. "yazıp bitsen bile hep kal yok olma.
"yazarak tükenmek istiyorum, tükenene kadar yazmak... ama bir kurşun kalem gibi yok olmak mı, yoksa bir tükenmez kalem gibi sadece bitmek mi?
arkamda bir şeyler bırakmak, ben yokken bir anlam taşır mı? hatırlanmak sadece bir şeyler bıraktığında mı mümkün? daha doğrusu, hatırlamasını istediklerim, bir şeyler bırakırsam mı hatırlayacaklar sadece? tükenmez kalem olmam mı gerek onlar için yani?
oysa ben gittim mi "tam" gitmeliyim. herşeyimle... ve ona rağmen "sevenlerim" "sevdiklerim" beni hatırlasınlar isterim. beni anlatan çok "şey"leri olsun.
mesela, güneşli günlerde hep akıllarına gelmeliyim "güneşi çok severdi" demeliler. ya da "papatya"gördüklerinde. sezen'den bir şarkı çaldığında... güzel havalarda Üsküdar'dan Eminönü'ne vapurla geçişlerinde... güvercinlere yem verdiklerinde... yumurtalı patates kızartması yediklerinde... akıllara gelmeliyim kurşun kalem olmayı seçsem bile.
yaza yaza tükenip bitsem bile.
yok olduğumda "yok" olmuş olsam bile.
bir koku, bir ses, bir tat ile canlanmalıyım sevdiklerimde, sevenlerimde...
kurşun kalem olsam bile.
ucum kırıldı yine yazarken, biraz daha ufalma zamanı. yazacak daha çok şeyim var aslında.
tek üzüntüm "silinebilir" olmam.
dilerim kimsede silgi yoktur...
4 yorum:
Sevgili Edi, Einstein "Kainatta tesadüfe tesadüf edemedim" demiş. Kainatta tesadüf yok, tesadüfen bu kadar mükemmel -ki kelimelerle ifadesinden aciziz- varlıkların içinde ikiyüz milyar yıldız bulunan yaklaşık iki yüz miyar galaksinin bulunduğu bu mükemmel kainat ve içindeki bir küçük Dünyada bulunan biz insanlar elbette sahipsiz, başıboş değiller. Seni herkes unutsa da O sonsuz kudret ve ilim sahibi olan Zat ki Allah diyoruz, O unutmaz. Seni sevenler seni unutmasa da onlar da bir gün bu dünyadan gidecekler ama hiç bir insan yok olmuyor. Tekrar dirileceğiz. İlk yaratılışımız çok daha zordu, ilk yaratılışı yapan elbet bizi tekrar diriltecek. Nasıl ki baharda bütün ağaçlar, böcekler tekrar yaratılıyor. O'na ahireti yaratmak bir baharı yaratmak kadar kolaydır.
"YEDİNCİ KELİME: (O YÜMİTtir. Yani: Mevti (ölümü) veren odur. Yani: Hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten âzad eder. Yani: Hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı bâkiyeye alır. İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse (insana)bağırır, der ki:
Sizlere müjde! Mevt îdam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır."
Sen ki dil uzmanısın bunları anlayabilirsin. istersen sana yeni dil ile yazabilirim. İstersen bu konularda aklına takılan sorulara cevap hazırlarım.
Hoşçakal
bir yanım, "kurşun kalem ol" diyor. "yazarak tüken, bit.
“Kurşun” ol da “kalem” olmasan da olur bence. Böylece saplandığın yürekler kanamaktan kurtulabilir.
"bir yanım, "tükenmez kalem ol" diyor. "yazıp bitsen bile hep kal yok olma.
Tükenmeyen, kalemin iç olsa keşke…. Oysa dışını ölümsüzleştiren, içinin bıraktığı izlerdir. Yaşam, “bir yol alış” olduğuna göre, tek iz tek an’ı resmedebilir ancak. Oysa sen, bir ömrün sürekli belgeselisin yaşadıklarınla.
"yazarak tükenmek istiyorum, tükenene kadar yazmak... ama bir kurşun kalem gibi yok olmak mı, yoksa bir tükenmez kalem gibi sadece bitmek mi?
Yazarak tükenmektense, “tükenmeyecekler” yazılmalı. Her kalem bir dönemi yazabilir ancak ve tükenir. Oysa bir ömrü yazabilmek için, tek kaleme neden mahkum olunmalı ki?
arkamda bir şeyler bırakmak, ben yokken bir anlam taşır mı?
Senden öncekilerin bıraktığı senin için nasıl anlam taşımışsa.. neden olmasın.
hatırlanmak sadece bir şeyler bıraktığında mı mümkün? daha doğrusu, hatırlamasını istediklerim, bir şeyler bırakırsam mı hatırlayacaklar sadece? tükenmez kalem olmam mı gerek onlar için yani?
Bir ağacın kökü ne kadar derindeyse, dalları da o kadar gök yüzüne doğru yol alabilir. Bu aynı zamanda meyvelerini ağırlığını taşıyabilecek güç demektir. Ve bu aynı zamanda, gölgesinde oturanların o ağaca biçecekleri değerin nedenidir.
oysa ben gittim mi "tam" gitmeliyim. herşeyimle... ve ona rağmen "sevenlerim" "sevdiklerim" beni hatırlasınlar isterim. beni anlatan çok "şey"leri olsun.
“tam gidiş”ler her şeyini götürmekse eğer, “seni anlatacak şey” de içinde gider. Tükenmez kalem gibi, için bitmez ama bırakacağın değere dönüşür sadece. O değer ki, sevenlerin için, seni anacak bir not defteri olacaktır. Ve içine yazdıkların anlam kadar, mürekkebin kalıcı ömrü de orada olacak.
mesela, güneşli günlerde hep akıllarına gelmeliyim "güneşi çok severdi" demeliler. ya da "papatya" gördüklerinde. sezen'den bir şarkı çaldığında... güzel havalarda Üsküdar'dan Eminönü'ne vapurla geçişlerinde... güvercinlere yem verdiklerinde... yumurtalı patates kızartması yediklerinde... akıllara gelmeliyim kurşun kalem olmayı seçsem bile.
Birinci halka sevenlerinde bunların olacağından emin olabilirsin. Yani başta Deniz’in, yani “gerçek aşkın”, yani kandaşın, yani… vb.
Ama, ikinci halkadaki sevenlerin o güzel buğulu sesin, sevgi ve aşka ödediğin bedel, öğrencilerine “rol model” duruşun, o kimsesiz yaşlı kadına karşı seçkin ve sıra dışı insancıl davranışın…. ve bunu doğrusal çizgi üzerinde bilmediğimiz başka davranışlarına doğru uzatarak çoğaltanlar…
yaza yaza tükenip bitsem bile.
yok olduğumda "yok" olmuş olsam bile.
bir koku, bir ses, bir tat ile canlanmalıyım sevdiklerimde, sevenlerimde...
kurşun kalem olsam bile.
ucum kırıldı yine yazarken, biraz daha ufalma zamanı. yazacak daha çok şeyim var aslında.
tek üzüntüm "silinebilir" olmam.
dilerim kimsede silgi yoktur...
Herkeste silgi olabilir ama, herkes ancak kendi yanlışlarını silebilir onunla, başkalarının yanlışlarını değil…
Sevgi ve saygıyla…
Bir de,
Sevgili Edi, Einstein "Kainatta tesadüfe tesadüf edemedim" demiş.
Bu sözü Einstein değil, Said Nursi söylemiştir. isimsiz arkadaş karıştırmış olabilir.
Said Nursi, Einstein'ın kuantum teoreminde quarkların kararsızlığını betimlemesine ahkam kesme çabası olarak söylediği bir söz imiş. Yani, "Einstein Said Nursi gibi düşünmektedir" iddiası..
sn. isimsiz arkadaş ile bu konuları tartışmak isterdim ama, geniş konular böyle kesik ortamlarda tam anlaşılamıyor. Bu yüzden girmiyorum fazla.
isimsiz arkadaşa saygılar sunuyorum.
Sn. Zihni Özer arkadaşım, bu konuları tartışmak değil mütalla edebiliriz isterseniz. Tartışmakta binsan gemnelde kendini haklı çıkarmak için uğraşır, bazen demagoji bile yapabilir. Maksat hakikatı aramaksa ben de varım. En azından seviyeli bir fikir alışverişi olur. Mail adresinizi verirseniz yazışabiliriz. Saygılar ve sevgiler
Yorum Gönder