"Doğa bir dansta. Durmadan dans ediyor. Birden tutup seni kolundan dansına katıyor. Hiç sormuyor bile "benimle dans eder misin?" diye. Ve senin yorulduğunu hissedince, atıveriyor seni partnerlikten, kendine yeni bir partner buluyor. Ne sana soruyor "yoruldun mu, yeter mi?" diye ne de ona soruyor "benimle dans eder misin? "
Bizler o dansa eşlik ederken nefes nefese, yeni yeni figürler bulmaya çabalarken, en güzel dansı yapan olmayı becermeye çalışırken, her adımımızda dansımızın sonuna yaklaştığımızı göremiyoruz. Öyle bir kaptırıyoruz ki kendimizi müziğin ritmine...
Bir sonraki figürümüzü düşünmekten, o an yaptığımız muazzam hareketlerin farkına bile varmıyoruz.
Krishnamurti'nin kitabını okurken minicik bir paragrafa takılıp kaldım. " bir kediyi uyurken izlediniz mi hiç?" diyor. " nefes alış-verişini, uyurken çıkardığı mırıltıları dinlediniz mi? Yalnızca uyuyor. Herşeyiyle uyuyor. Başka hiç birşey yapmıyor. Uyuyor."
Bizler?
Doğanın en yüce yaratığı olduğumuza nasıl inandırmışız kendimizi. Mucize olduğumuza...
Oysa doğadaki en zavallı yaratıklarız bence. Kendimizce ona hükmettiğimizi sanarak, onu kimbilir nasıl güldürüyoruz. Alay ediyordur bizlerle.
Bırakabilsek kendimizi özgürce onun kollarına. Dilediği gibi çevirse bizi kollarımızdan tutup, dansında.
Gözlerimizi kapatıp o anı doyasıya hissetsek... Adımlarımızı saymadan. Yalnızca müziği dinlesek.
Ah bunu bir başarabilsek.
-bilsem.
-bilebilir miyim?
tıpkı kedi gibi, hiç birşeyi düşünmeden, o an herşeye kapatıp kendimi yalnızca uyumak için uyuyabilir miyim? yaşamak için yaşayabilir miyim?
Ne yapıyorsam tamamımla yapabilir miyim?
Ne bir önceki hatalı figürümü, ne bir sonraki hareketimi düşünmeden...
Dansımın tadını çıkarabilir miyim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder