Cuma, Nisan 30, 2010

Ahmet Nesin'e ve Sedef Kandemir'e çok teşekkür ederim... çok çok çok mutlu oldum :)

“BENİM” DİYEBİLMEK VE “ÖPÜŞMEK > SEVİŞMEK” KİTABI…


Aşık Veysel’in bir deyişi var, “Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca!..” diye. Bu deyişi neredeyse bütün Türkiye bilir ve katılır. Katılanların çoğu güzele hem güzel derler hem de bakarlar. Ben burada güzelliği çeşitlendirmek istiyorum, güzelden insan olanını çıkarırsak ne kadar çok güzel var yaşantımızda, yolda gördüğümüz kedilerden doğaya, çiçeklerden eşyalara kadar güzel dolu yaşamımız. Güzeli politikacılar hariç her yerde görebiliyoruz ve onların çoğu da bizim değil.
Yaşantımda “Benim” olmayan o kadar çok şey var ki, en başta sevdiğim insan var. Sevdiğim insan “Benim” değil, sadece sevdiğim ve âşık olduğum, tek dileğim birbirimizin olmadan yaşamımızı devam ettirmek, güzelliği yaşamak.
Çok sevdiğimiz filmlerden resimlere kadar “Benim” diyemediklerimiz vardır da o kadar benimseriz ki, onlar artık birer parçamız olurlar. Bunun en belirgin örneği sanırım müzik, sinema ve kitaplarda geçerlidir, onları yazan biz değilizdir yada besteleyen, oynayan, yöneten ama içimize öyle bir işler ki O’nun artık kim tarafından üretildiği önemini yitirir.
Edibe Birsöz’ün bir şiir ve şiirsel deneme kitabı çıkıyor yakında, işte o kitabın dosyasını okuduğumda yukarıda yazdıklarımı hissettim. Bu hissetme anidenbire olmadı, yavaş yavaş gelişti. Edibe önce benim kimi yazılarıma yorumlar yazmaya başladı, o yorumlarda bir yaramaz çocukluk ve Türkçeyle oynamak vardı. Daha sonra seyrek de olsa 1-2 şiirini gönderdi. O şiirleri okuduğumda kendi kendime “Ben de yazardım bunları!..” dedim hep. “Ben de yazardım bunları!..” derken kolaylığından değil, benim şiir tarzıma çok yakın yazdığından dedim. Yazılarıma yazdığı yorumlarda da aynı mantık vardı, ben O’nun yorumlarını kabul etmeden kopyalayıp yazımın altına ekleseydim kimse şaşırmazdı. Benim çıkan şiir kitabımla, O’nun haftaya çıkacak şiir kitabı için de aynı şeyleri söyleyebilirim, aynı anda isimlerimizi değiştirerek çıkarsaydık ikimizi de tanıyanlar şaşırmazdı sanırım. İki örnek vereyim:

SANA

Sana bir çocuk doğurdum
Yüreğimden
Sevgi dolu
Aşk dolu…

Sana bir sevgi verdim
Bakışımdan
Yürek dolu
Can dolu…

Sana yüreğimi verdim
Canımdan
Ben dolu
Yalnızlık dolu…

CANIMA


Bir can bende,
taptaze.

Bir can ki,
hamurunda "aşk",
yontularında yalnızlık,
varlığında umut var.

Bir can ki,
korkusunda bugün,
hayalinde yarın,
geçmişinde bir "hiç" var.

Bir can,
büyümem için,
büyütmem için,
öğrenip,
eğitmem için...

Bir can,
adında can
canında can
canımda can
can kokan...

Bulmacaya gerek yok, bu şiirlerden birincisi benim, ikincisi Edibe Birsöz’ün ama değiştirip birbirimizin şiirlerini alsak kimse yadırgamaz. Biz bu şiirleri yazdığımızda henüz tanışmıyorduk. Edibe’nin şiirlerinde sadelik ve Türkçe ustalığı var, istediğini çok kolay ama duygu yüklü anlatıyor. Gel, diyor, git diyor, sevdim, nefret ettim, âşık oldum diyor.
Bunları demek kolay gibi geliyor hepimize ama bunları Türkçeye hakim olarak söylemek yada yazmak o kadar kolay değil, hele şiirsel dilde düz yazı yazmak hiç kolay değil. Edibe’nin yorumlarını ve şiirlerini okumaya başlayınca ben üsteledim kitap için, tam anlamıyla gaza getirdim O’nu. Edibe kendisine bir iyilik yaptığımı sanıyor, oysa ben sizlere bir iyilik yaptım. Güzel bir şiir ve şiirsel deneme kitabına kavuşacaksınız. Ve beklide benim dediğim gibi bu kitap “Benim” diyeceksiniz. Sanırım güzeli okumak sevaptır, Edibe mi sevap işledi yazarken, biz mi sevap işleyeceğiz bilmiyorum esasında ama Edibe bir sevap işledi ve uzun zamandır politika dışında yazı yazmamı sağladı.


AZİZ AHMET NESİN

"BENDEKİ BENDEN benden içeri ben yazar,benden dışarı ben okur.bir ben anlatır, bir ben anlar. kimse ne anlamak ne de okumak zorundadır… " Edibe Birsöz;
Zorunda kalmadan okuduğum dizelerini önce kutluyorum, sonra sana sevgiler yolluyorum içten; mutlu ol dileklerimle...
-Kuştan Yüreğine, minik bir yavru serçe sanki yüreği...ne- sağlık diyorum.
Sevgili Edibe Birsöz;
Şiir ve Öykü ilişkisi üzerine hazırlandığım bir çalışmanın içindeydim, düz yazıya şiirsellik katmanın ne denli zor, ayrı bir yeti olduğunu anlayabiliyorum. Bunu başardığını görmek çok hoş. Yeni dünyaya gelecek kitabının ilk okuyanlarından olmak umuduyla...
Sevgiler Edibe...

SEDEF KANDEMİR

1 yorum:

METİN dedi ki...

Küçükken annemden öğrenmiştim, yerde ekmek görünce "yükseğe koy, kuşlar yer" derdi.. sevdiklerimizi hep yükseklerde tuttuk, hiç sesleri yok.. acaba kuşlar mı yedi..?