Cuma, Haziran 18, 2010

Senem Şehnaz Deniz Ben bir de gizli öznem Sen...


bir haftadır üç dostumla kopardım kendimi İstanbul'dan... İstanbul'dan ve orda kalması gereken, oraya hapsolmuş tüm çirkinliklerden...
aklımıza estiğince yaşıyoruz bir haftadır. an'lar belirliyor mutluluklarımızı, arzularımızı.
Dün geceye kadar içime doldurduğum tüm acaba'lar, bir yıldızla kaydılar üstümden ve "boşver"lere dönüştüler.
Yorucu bir gün ve gecenin ardından, susmayı tercih etmiş dudaklarımızla, yaslayıp başımızı her birimiz ayrı bir koltuğuna minibüsün, sahilde, içine gömüldüğümüz hayallerimizle ilerliyorduk. Ben en önde, şoförün yanındaydım. Sonuna kadar açtığım camımdan, başımı uzatmış dışarı, yaz rüzgarının taşıdığı kokuları soluyordum. Her zamanki gibi gözlerim gökyüzünde... Yıldızlara baktıkça coşuyor, coştukça arkadaşlarıma bildiğim tüm yıldızları anlatıyordum.
"isterseniz sizi çok güzel bir yere götürebilirim, madem yıldızları bu kadar seviyorsunuz." dedi Ahmet. Minibüsü kullanan tertemiz yüzlü genç çocuk.
kelebeklerim doluştu yine o an kalbime, yüzümden anladı cevabımı Ahmet.
Ve sonra...
sadece rüzgarın sesi ve karanlık vardı bize eşlik eden.
bi' de aklımdaki "sen".
minibüsün tüm ışıklarını söndürünce Ahmet, ağladım sevinçten. Samanyolu boylu boyunca oradaydı, tam yedi yıldır görememiştim Samanyolu'nu bu kadar güzel.
Şehnaz bir çığlık attı, "yıldız kaydı"
"dilek tut" dedim.
sonra herkes kayan yıldızları izleyip, kendi dileklerini tuttu.
saatlerce susuştuk. saatlerce dilek tuttuk.
hiç bir dileğime koyamadım seni, bilemedim koyulmak ister miydin...
ben istedim.
gözlerim yıldızlarda,
seni çizdim göküyzüne.
ve
gülen gözlerini hayal ettim, söylenmemiş sözlerini...
ben istedim,
sen sustun gökyüzünde.
"dilerdim" dedim, "pşşşş" diye işaret ettin,
cümlemin sonunu getiremedim.
vazgeçtim.

Hiç yorum yok: