Pazartesi, Eylül 19, 2011

Schatz'a

uyku tutmadı yazmadan sana senin zaten gözlerimden duyduklarını...
nefesimi içime her çekişimdesin hem vermeye korktuğum, hem bir sonraki nefes için sabırsazlandığım.
düşüncemi örmüşsun ağınla sanki, başka birşey düşünemiyorum.
gözlerimi kapatsam sen, açsam sen, yemek yerken sen, gülerken sen, ağlarken sen...
kalp atışımı dinlese bir doktor o an şaşırır beklediğinin ve alışageldiğinin dışında atan kalbime.
nasıl bir duygu bu böyle? içimde birikti sanki, bir yerlerden taşacak. haykırsam tüm dünyaya yine de boşalmayacak.
aşkı öğrenmek güzelmiş, yaşamanın tarifi yok. özlemek, o biraz can acıtıyor. görememek bitiriyor. kaybetme korkusu? onu hiç sorma gitsin.
nerden geldin, nasil girdin, BEN oldun? mutluyken hüznü, hüzünlüyken mutluluğu yaşamaya çalışıyormuş insan aşık olunca demek ki. hissettiklerimin hepsini yazabilip rahatlamayı ne çok isterdim bi' bilsen.
ama sanki yok. o kelimeler daha girmemis hiçbir dilin dağarcığına.
anlatılamasın diye mi yaratmışlar aşkı?
demiştim ya bi' yanım eksikmiş, o yanımı tamamladım seninle diye.
gitsen kanar hani o yanım demiştim sana hatırladın mı?
canlandırmaya çalış işte kafanda...
hayal et yarım birini, tamamla kendinle...
yüzüne koy gülüşü onun.
özlemi kalbine, korkuyu içine, arzuyu tenine ekle.
aşkla sar şimdi her tarafını...
yaptın mı? heh işte yaklaştın şimdi bana.
öyle gibi bi'şeyim,
ama hayaline ruh ve soluk ekleyemediğinden bi' parçası "sensiz" kalıyor zavallı hayal insanının. sanırım yaklaşık olarak anladın demek istediğimi.
efendim?
biliyor muydun?
gözlerimden mi?
daha iyi mi anlattilar?
boşuna uğraşmayayım o zaman aşk.
"seni cok seviyorum"a sığdırayım sığmasalar da tüm sözcüklerimi.
zor çünkü, beceremedim bir türlü.
gel yanıma o zaman hadi.
dokun tenime.
bak gözlerime.
yaklaş...
biraz daha...
bi' parça daha...
SENİ ÇOK SEVİYORUM, ÇOK SEVİYORUM!!!

Pazartesi, Eylül 12, 2011

aşkın karşılıksızlığı karmaşasında karmakarışık bir yazı


bilmiyorum kimim, neyim? özel miyim, tüzel mi? vazgeçtiklerim mi önemli, geçemeyeceklerim mi? nerden geldim? ne kadar sonra nereye gideceğim? benim mi benim olanlar, ben mi öyle saniyorum? kimler beni seviyor gerçekten, kimler severmiş gibi yapıyor ya da sevdiğini sanıyor? peki ben ne bekliyorum sevdiğimden ne beklemeliyim gerçekten?
benim düşündüğüm gibi düşünmeli, aradığım gibi aramalı mı yani? benimle tamamladığı yarısı, ben olmadığımda eksik mi kalmalı? ben onun uğruna birşeylerden geçiyorum diye o da benim uğruma geçmeli mi? kısasa kısas mi aşk yani? bir bana bir sana mı? bir benden bir senden mi? yani ben elmayı çok seviyorum diye elma da beni çok sevmeli mi? ben sevmesem, elma elma olmaz mı? elma beni sevmedi diye ben ne kaybederim ben'liğimden?
"beklerim yeter ki gelsin" diye, "bekledin diye sana geldim midir" aşk? sen bekliyorsun diye herkese kapatıp kapılarını seni bekletmemesi midir peki? mecburiyetler mi getirir aşk yani hayatlara? insan hep kendi sevgisini hissettiğinden kendi sevgisinden mi emin kalır sadece?
ve............midir? ve ...........mudur? ve..............?...........?

her sorunun cevabı var mıdır peki? varsa da doğru mudur acaba? doğruysa illa güzel midir cevaplar yani?
"boşverrrr gitsin" mi yapmalı? "aman seviyorsa seviyor, sevmiyorsa napiim" mi olmalı? yoksa "ya sevmiyorsa benim kadar"larla zaman miı tüketmeli? hatta "seviyor biliyorum ama"ları tercih mi etmeli?
cevaplarını bilip de bilmemezlikten geldiğim soruların cevaplarını vermeli miyim kendime? vermeyip de sormaya devam mı etmeliyim sizce? ama en güzeli sanırım cevaplayıp, verdiğim cevapları duymazlıktan gelmek... evet tabi ya öyle yapmalıyım. yapmalıyım ki hem kafamda soru isaretleri kalmasın hem de acı cevaplarla kötü hissetmeyeyim kendimi.
yaşıyorum işte doludizgin aşkı, ne gerek var ayrıntıya. günün tadına varmak yerine yarının tasasını çekmeye...
götürsün bakalım nehir beni. göreyim okyanus mu sonu yoksa minik bir su birikintisi mi...

Salı, Eylül 06, 2011

Hola!

Barcelona'da Gaudi, Figueres'te Dali... hayran olduğum iki adamla seviştim İspanya'da. Monserrat'ta bulutlarla sarmaştım. Cordoba Manastırı'nda (Camii'nde) mum yaktım, Granada'da El Hamra'ya hayran kaldım. Sevilla'da Flamenko işledi kanıma, Malaga'da Akdeniz tenime...
Bol bol yazdım, bol bol fotoğraf çektim.
Yaşlı bir Manolya Ağacı'yla sohbet ettim, seni anlattım. Güldü, sarıldı bana. "Aferim" dedi, aşkı bildiğim için... "sen sevmeye devam et, anlamayan anlamasın, boşver"