Çarşamba, Eylül 26, 2007

benim isyanım!!!

Friedrich Camus'un blogundaki yazısını okudum. http://frimus.blogspot.com/2007/09/cinsiyetilik.html
ve okurken yüzlerce konu geçti beynimden.
düşündükçe de kimi zaman kadınlığımdan utandım, kimi zaman gururlandım.
öyle çok konu var ki yazılabilecek, özne "kadın" olunca.
hepsine değinmek ister gönlüm, sanki neyi değiştirebileceksem...
içlerinden en ağrıma gidenini seçtim ben şimdilik.
yıl 2007
ve cinaytlerin, katliamların, beyinsizliğin, cehaletin, ilkelliğin yeni başlığı TÖRE!
Can Dündar'ın bir yazısı geldi aklıma. içim burkulmuştu okurken...

Berivan
"Zina suç sayılmalı" görüşündeymiş, Kadından Sorumlu yeni Devlet Bakanı...
Göreve başlarken, onu Berivan karşıladı.Henüz 14'ündeydi Berivan...
6 aylık hamileydi.Karnındaki çocuğun babası, kocası değildi. Onu belki sevmiş, belki bedenini gönülsüzce vermişti. Ama işte orada, derisinin altında, canının içindeydi bebek...
3 ay sonra kucağında olacaktı. Lakin töreyi biliyordu. Kulağı kirişte bekliyordu.
* * *Hasan uykusuzdu kaç gecedir...Ezberindeydi töre...Görev, ona düşerdi.
Lakin Berivan kızıydı, canıydı. Hele şimdi iki canlıydı.
Nasıl kıyardı? Kıvranıp duruyordu; bir yanda törenin kanlı çağrısı, diğer yanda kızının yürek ağrısı...Ne kızına kıyabilir ne ilçenin yüzüne bakabilirdi. Bir sabah vakti sessizce evi terk etti.
* * *Oğluyla konuştu Berivan'ın anası Tayibet...Oğlan iki yaş küçüktü Berivan'dan...Abla-kardeş, Cudi'nin gölgesinde, aynı dam altında, aynı yer yatağında büyümüşlerdi. Anadan aynı yoksulluğu emmiş, aynı cehaleti üleşmişlerdi. Babası çekip gitmiş, anası gözünü ona dikmişti."Kutsal görev" onundu şimdi...Töre, öyle emrederdi.
* * *Cumartesi akşamı ablasıyla baş başa kaldı oğlan...Birlikte büyüdükleri tek göz damın altında, yıllarca üstünde tepindikleri yatağın başucunda...
Akıllarından neler geçti, konuştular mı, yoksa dilleri tevekkülle zamklı mıydı, kim bilir...Biri 14, diğeri 16 yaşındaki iki çocuğun arasında şimdi adına "Töre" denilen bin yaşında bir kin tohumu vardı; ...bir de soğuk silah...Oğlan iki kurşun sıktı ablasına...Biri şakağına, diğeri karnına...Şakağına sıktığı, genç kızın beynine saplandı;karnına sıktığı, doğmamış bebeciğin yüreğine...
* * *Oğlan, ablasının cesedinin başından polisi arayıp "Cinayet işledim, gelin beni teslim alın" dedi. Onu karakola götürdüler; ...ablasını otopsiye......anneyi, azmettirmekten adliyeye...
Ve baba Hasan, dönmedi bir daha köye...İpi kopmuş bir tespihin taneleri gibi dağıldı ailenin fertleri...
"Namus belası" Silopi'nin alıştığı hikâyeydi.
Basın, "Bir töre cinayeti daha" dedi; arkası gelmedi.
* * *2005 baharının son cumartesi gecesiydi. Türkiye "Sonbaharda medeni dünyayla bütünleşebilecek miyiz"i tartışıyordu. Yeni ceza yasası, organize suç sayılan "töre cinayeti"nin cezasını ağırlaştırıyor, "Namus cinayeti"ne ilişmiyordu.
Yeni bakan "Aile kurumunu zedeleyen zina suç sayılsın" diyordu.
Berivan, bu tartışmaları izleyemedi. Rayları altında kalmıştı, medeniyete kalkan trenin...Onu, yüreğinden vurulmuş bebeğiyle birlikte toprağa verdiler.
Peşinden de bizim yarın düşlerimizi gömdüler.

3 yorum:

gaykedi dedi ki...

oy töre töre, göz göre göre :(

edi.ben dedi ki...

hem de bile bile :(

Friedrich Camus dedi ki...

Lâkin yenilgi edebiyatıyla bir yere varılmıyor işte.. Kendini harap ettiğiyle ve daha fazla ezildiğiyle kalıyor insan.

Bir de;
O sayfa benim değil, tüm %52cilerin mücadele sayfasıdır. Düzeltme babından.

Sevgi ile..