Salı, Mayıs 18, 2010

2. Mektup

Sevgili Şair Abi,

Sana bu ikinci ve son mektubum. Bilirsin, biz kırlangıçların ömrü, siz insanların ki gibi yıllarla ölçülmüyor. Ama olsun. Koca bir ömrü yaşadım ben...

Süzüldüm dilediğim gibi, bulutlara saklanmış peri kızlarının arasında.

Meleklerle gözgöze gülüştüm o uçsuz bucaksız maviliklerde.

Mutluyum ben, doyasıya yaşadım ömrümce çünkü.

Sizler bunları yalnızca hayal edebilirsiniz.

Hatta çoğunuz onu bile yapamaz ya...

Kuyrukluyıldızla olan yolculuğumu anlatmaya başlamıştım sana, bir önceki mektubumda. Yarım kalsın istemedim. Kanatlarımı sonsuza dek kapatmadan, sonunu öğren yolculuğumun istedim.

Şair Cevizağacı'nın sözleri bitince, yıldız yanıma yaklaştı iyice. Işıl ışıl gülümseyip, "hadi bakalım minik kuş, tutun kuyruğumun ışıklarına, eve dönme vakti geldi" dedi.

Öyle yorgundum ki, hemen sıkı sıkı tutundum ona ve bıraktım kendimi yıldızın pırıltılarına.Yükseldik yeniden uzay boşluğuna. Göktaşlarının arasında slalom yapa yapa kıvrıldık o sonsuz karanlıkta. Sanki milyonlarca mum yanıyordu etrafımda. Titreyen alevlere "püf" desem sönüvereceklerdi bir anda. Samanyoluna aktık sonra ve yeniden yaklaştık yıldızın "küçücük" dediği dünyamıza.

Yaklaştıkça biz, fark ettim ki, yıldız doğuruyor dünya. Şaşırdım kaldım gördüklerimin karşısında. "Ben böyle bilmezdim, yıldızların doğumunu" dedim yeni dostuma. Güldü yıldız ağlamaklı. "yeni yıldızlar ekliyor bir kız samanyoluna, nasıl yapıyor bilmiyorum ama yapıyor işte" dedi. "kim bu kız" diye sordum. Sormaz olaydım Şair Abi, nasıl bir hıza ulaştık bilemezsin sorumdan sonra. Savrulup gideceğimi sandım bir ara uzay boşluğunda. Başladık yeryüzüne inmeye. Geceydi bulunduğumuz yerde. Işıl ışıldı gökyüzü. O ışıltıların arasında uçmuştuk bir kaç dakika önce. Düşündükçe ben bunu kanatlarım kıpır kıpır oldu.

Kocaman bir göl gördüm aşağıda. Denizmiydi yoksa... Kıyısında bir kız. Oturmuş, kanat dikiyor kendine. İyice yaklaşınca fark ettim, yaşlar iniyor gözlerinden denize. Çarpıp sularına damlacıklar, sıçrıyorlar gökyüzüne ve yıldız oluyorlar karanlıkta ışık saçan.

Birşeyler mırıldanıyordu kız dikerken sırtına kanatlarını. Duyamıyordum sözcüklerini, hala çok yüksekteydik çünkü. Hüzün çöktü içime, kızcağızı öyle üzgün görünce. Yıldız fark etti iç çektiğimi ve dönüp bana anlatmaya başladı güzel kızın hikayesini.

"Bir meleğe aşık oldu gülen gözlü kız. Hiç, bir insan bir melekle beraber olur mu? Olamaz tabi ki ve olamadı da zaten. O yüzden gülemiyor gözleri artık eskisi gibi. Ancak bu yaşların nedeni ayrılık değil minik kuş. Çok özlediği için de değil o meleği. Bunca yıldızı doğurmasının sebebi, sözcüksüzlük"

Anlamadım yıldızın demek istediğini, nasıl baktıysam yüzüne, pişman oldu bilmece gibi konuştuğuna. Derin bir soluk alıp, başladı yeniden anlatmaya.

"Bu melek neden melekmiş biliyor musun? Kendine uzanan elleri hiç bırakmadığından. Kalbinin için sevgiyle dolu olduğundan. Ve o sevgiyi sözcüklere çevirip, anlayabileceklerin yüreklerine sunduğundan. Güzel kız her sesini almış meleğin sözcüklerinin ve yapıştırmış göğüs boşluğuna. kendine kalp yapmış o seslerden. O kalbin pompaladığı sözcüklerle yaşarmış. Hiç görmeden o meleği, aşık olmuş onu O yapan ruhuna. Yaşamış o aşkla yıllarca. Hayat bu ya, çıkarıvermiş birgün kızın karşısına o meleği. Yeniden doğmuş kızın yüreği. Güveni unutmuşmuş kızımız on üçünden beri, hatırlamış o melekle yeniden, insana nasıl huzur verdiğini. Hiç üzülsün istemezmiş meleğinin. Ve meleğinin sevdiklerinin. Çünkü sevdiklerini de severmiş kız o çok sevdiği için. Korkarmış incitmekten onları.

Ancak melek "korkma" dermiş "üzemezsin onları, ben gizlerim seni içimde, sen hep ol bende. Ol ki mutlu olayım, yeniden sözcüklerin dostluğunu kazanayım."

Bulutlarda atarmış kızın kalbi o öyle dedikçe. Güneş kadar çok gülümsermiş meleğiyle seviştikçe. Sonra birgün melek "üzdün sevdiklerimi" deyip, çıkıvermiş hayatından kızın.

Kız çok üzülmüş, mutsuzluk verdiği için onlara. tabi meleğinin gidişine de ama en çok sessiz, sözsüz gidişine içerlemiş. Uzattığı ellerini bırakırken tek bir ses çıkarmamış melek kalbinden. Meleği hiç öyle bilmezmiş kız. Şaşkın şaşkın kalakalmış. Hiç tanımadığı bir duygu sarmış bedenini. İçinde biraz keder, biraz öfke, biraz hayal kırıklığı varmış.

Öfkesi meleğe değilmiş, kendineymiş. Bu kadar çabuk güvenip, aşkını meleğinin kanatlarına bırakabilmesineymiş. Sevişmeyi bile meleğinden öğrenmiş. Nasıl öfkelenmesin, üzülmesin ki... Melek ondan yıllarca kirpiklerinde saklanan gözyaşlarını, gülümseyişlerinde biriken sözcüklerini, kalbinde gizlenen aşkını çalmış. Almış hepsini ve kanatlarını çırpıp, kaçıp gitmiş kızın masalından. Hayalleri değişmiş kızın, umutları bile farklıymış şimdi.

Dinlemez olmuş, okumaz olmuş meleğin sözlerini artık. Seslerden oluşan kalbi durmuş o yüzden, sözcük pompalamaz olmuş kızın bedenine.

Şimdi kanat dikiyor kendine. Gökyüzünü öpebilmek için. Doğurduğu yıldızları sarabilmek için. Ve meleğini unutup, kendi kanatlarına güvenebilmek için."

Bitince anlattıkları yıldızın, uzun bir sessizlik oldu. Sus olduk suspus kaldık ikimiz de öylece Şair Abi.

"neler mırıldanıyor peki şimdi kendi kendine" diye sordum kuyrukluyıldıza.

"bilmem, belki bir şarkı, belki bir şiir, belki de sadece öylesine sözcükler..."

sözü bitince yıldızın, yaklaştı iyice kıza. Sesini duyalım diye, iyice sokulduk yanına. Dinledik sözcüklerini, bir yandan yıldız doğurup, bir yandan kendine kanat diken kızın.

Gün doğmak üzereydi. Yıldız "artık vakit geldi minik kuş. Yuvana bırakmam gerek hemen seni" deyip, yükseldi yeniden göğe.

Kızın üzerinden kaydık, dilek tutabilsin diye.

Yuvama vardığımızda güneş kızmaya başlamıştı artık bize. " biraz çabuk olsanız, sabrım tükenmeye başladı iyice" dedi öfkeli bir sesle.

Yıldız bana ışığından uzattı bir dilim. Gülümsedi sonra göz kırparak.

"hoşçakal minik kuş, belki yeniden görüşürüz bir gün, gideceğin yeni gezegende."

"hoşçakal dostum kuyrukluyıldız, bu güzel yolculuk için çok teşekkür ederim sana, yeniden görüşmek umuduyla..."

Yuvama vardığımda yorgunluktan gözlerim kapanıyordu Şair Abi, hemen attım kendimi içeri ve uyudum, rüyamda kız ile öpüşen meleği görebilmek ümidiyle.

Mektubuma son vermeden ve sana sonsuza dek veda etmeden önce, kızın sözcüklerini yolluyorum belki okursun diye.

Hep mutlu kal Şair Abi...

Çok mutlu...

Unutma beni, dallarına kondum çünkü.

Sevgilerimle,(eski) dostun KIRLANGIÇ

“tüm sihirlerimi verdim,
en bilinmeyenlerimi sundum sana.
sense beni, bir çırpıda,
attın gökyüzünden aşağıya.”

Hiç yorum yok: