Pazartesi, Ekim 08, 2007

"gözlerim dile geldi" demiştim... hala aynı sözleri fısıldıyorlar...



önce konuşurken karşımızdaydı. mecburduk yani bakmaya ona...
sonra bir gün "arar" olduk bakabilmek için.
an geldi dayanamadık, konuştuk gözleriyle kendi aramızda. "seviyor" dedik. "seviyor" dedi O'nunkiler de.
yaklaştıkça gözleri bize, kapandık sevinçten... kapattık kendimizi. bazen mutluluktu nedeni, bazen arzu... bazen korkudan kapattık kendimizi, "ya gerçek değilse" diye... bazen üzüldüğünü gördük O'nun gözlerinin. dayanamadık, görmemek için kapandık.
her parıldayışında Onlarla, biz de güldük, parıldadık.
yaşlar dolduğunda, pınarlarına; kıyamadık, duramadık önce buğulandı etraf, sonra akmaya başladı bizden de içimizin hüzünleri... onlarla beraber akıttık.
dünyaya kendimizi açtığımızdan beri çok şey gördük belki. bazen acı veren, bazen mutlu eden.
eminiz onlar da acı tatlı çok şey görmüşlerdir. ama bizim dileğimiz, bundan böyle hep güzelliklere baksınlar.
hep mutluluktan akıtsınlar yaşlarını. ve huzurla, gülümseyerek seyretsinler, görsünler hayatı.
bizler de elimizden geleni yapacağız tabi. gülebildiğimizce gülmeye çalışarak... zaman zaman süzülse de iki yanımızdan yaşlar, alışacağız mutlaka içimizde tutmaya o yaşları. hatta zamanla belki de hiç birikmeyecekler bile. ama şimdilik o konuda söz veremeyiz sana, affet.
yalnız birşeyi isteme bizden... tamam, seniniz, sana aitiz, sende yerimiz ama her istediğini yerine getiremeyebiliriz.
bekleme bizden asla O'na baktığımız gibi birgün bir başkasına bakmamızı. onu gördüğümüzdeki gülümseyişin aynısını, asla ümit etme oldu mu?
kapanmayacağız bir başkasının dokunuşlarını hissedersen birgün kendinde. gerçi izin vermez dudaklar da bizim gibi ama yine de bizden söylemesi, olur da bir gün başka dudaklar değerse dudaklarına deneme bile. sakın, bizi kapatmaya çalışma...
geceleri uyuduğunda kapanacağız söz...
bir de, hani birgün bir uzun uykuya daldığında, bir daha açılmamak üzere...
bunların dışında sadece hayal ederken O'nu, düşünürken, hissetmek isterken, özleminle sarmaşırken, kokusunu hatırlamaya çalışırken, O'nu anlatan bir şarkıyı dinlerken kapanırız.
sözün özü şu aslında sahip; biz seni çok iyi anlıyoruz tabi ve elimizden geleni yapıyoruz. ama sen de bizi anla işte, BİR BAŞKASINA bakmak istemiyoruz
...

3 yorum:

zihni dedi ki...

önce konuşurken karşımızdaydı. mecburduk yani bakmaya ona...
sonra bir gün "arar" olduk bakabilmek için.


1. perde

an geldi dayanamadık, konuştuk gözleriyle kendi aramızda. "seviyor" dedik. "seviyor" dedi O'nunkiler de.

Tomurcuk tazeliğinde yapraklar içe bükük iken sadece “seviyor” çekilir ancak; ta ki, taç yaprakların palazlanmasına kadar. Ve o zaman çekilişe bir de “sevmiyor” eklenir. “seviyor-sevmiyor” ile sürer o sevdalı oyun. Ve 2. perde de kapanır.

yaklaştıkça gözleri bize, kapandık sevinçten... kapattık kendimizi. bazen mutluluktu nedeni, bazen arzu... bazen korkudan kapattık kendimizi, "ya gerçek değilse" diye... bazen üzüldüğünü gördük O'nun gözlerinin. dayanamadık, görmemek için kapandık.

“seviyor-sevmiyor” dengesi, taç yaprakların tek-çift gelişiyle yerini melankoliye bırakabilir. Sen kapanınca kapanmayan göz nöbeti devralınca, daha fazlasını görmesi ondandır.

her parıldayışında Onlarla, biz de güldük, parıldadık.
yaşlar dolduğunda, pınarlarına; kıyamadık, duramadık önce buğulandı etraf, sonra akmaya başladı bizden de içimizin hüzünleri... onlarla beraber akıttık.


Sevdalar duyguların en hızlı molekülleri ise, bir zaman sonra yüreklere seyrek düşmesi olağandır. Göz kapaklarının ardında, göz yaşlarına baraj kurması bundandır. Çünkü, realitenin dengesi bunu emreder.

dünyaya kendimizi açtığımızdan beri çok şey gördük belki. bazen acı veren, bazen mutlu eden.
eminiz onlar da acı tatlı çok şey görmüşlerdir. ama bizim dileğimiz, bundan böyle hep güzelliklere baksınlar.


Acının tek adaleti bu olsa gerek; öyle ki, bu acıda egemenlik bencilliği yoktur. Ve bu acılar, kalbin sporudur, sık sık kalp krizine karşı dinamizm kazandıran…

hep mutluluktan akıtsınlar yaşlarını. ve huzurla, gülümseyerek seyretsinler, görsünler hayatı.
bizler de elimizden geleni yapacağız tabi. gülebildiğimizce gülmeye çalışarak... zaman zaman süzülse de iki yanımızdan yaşlar, alışacağız mutlaka içimizde tutmaya o yaşları. hatta zamanla belki de hiç birikmeyecekler bile. ama şimdilik o konuda söz veremeyiz sana, affet.


Bunun bir başka süreci yok. Ama, en kısa zamanda söz vermekten başka çıkar yol da yok. Yoksa, acılara bakteri karışabilir!

yalnız birşeyi isteme bizden... tamam, seniniz, sana aitiz, sende yerimiz ama her istediğini yerine getiremeyebiliriz. bekleme bizden asla O'na baktığımız gibi birgün bir başkasına bakmamızı. onu gördüğümüzdeki gülümseyişin aynısını, asla ümit etme oldu mu?

Oldu desek de, senin sadece bir emir kulu olduğunu biliyoruz ama.

kapanmayacağız bir başkasının dokunuşlarını hissedersen birgün kendinde. gerçi izin vermez dudaklar da bizim gibi ama yine de bizden söylemesi, olur da bir gün başka dudaklar değerse dudaklarına deneme bile. sakın, bizi kapatmaya çalışma...

Bunca güzelliklerin arasında tek noktaya bakılmasını nasıl istersin ey iki göz? Hem de ilk baktığın tek noktaya…. Oysa, çoktan seçmeli güzele en güzel denir.

geceleri uyuduğunda kapanacağız söz...
bir de, hani birgün bir uzun uykuya daldığında, bir daha açılmamak üzere...


Bu söz sayılmaz ki, daha insaflısıcası yok muydu?

bunların dışında sadece hayal ederken O'nu, düşünürken, hissetmek isterken, özleminle sarmaşırken, kokusunu hatırlamaya çalışırken, O'nu anlatan bir şarkıyı dinlerken kapanırız.

O zaman sen yok sayılırsın. Daha fazlasını görebilenin yanında sen hükümsüzsün. Bu da verilmemiş söz sayılır.


sözün özü şu aslında sahip; biz seni çok iyi anlıyoruz tabi ve elimizden geleni yapıyoruz. ama sen de bizi anla işte, BİR BAŞKASINA bakmak istemiyoruz...

Aşk dünyası her şeyi toz-pembeye boyar da, nesnenin özü öyle gizlenir. Bu yüzdendir hep “sanı”larla süren mutluluk. Oysa sevgi dünyasında elemlerle en iyiye varmak olasıdır.
Neden kilitlersin ki, sevgi kısmetini?????

Sevgiylekal.

edi.ben dedi ki...

söylenecek söz, üretilebilinecek bir anti tez, herhangi bir savunma şekli bırakmamışsınız ki bana sevgili Zihni Örer...
sadece, başımla onay hareketi yapıp, gülümseyebiliyorum... hepsi bu.
siz de sevgiyle kalın...
(çoktan seçmeli konusunu çok sevdim :) umarım dört yanlış bir doğruyu götürmüyordur :s... yoksa??? )

zihni dedi ki...

(çoktan seçmeli konusunu çok sevdim :) umarım dört yanlış bir doğruyu götürmüyordur :s... yoksa??? )

Bazı yangınlarda bir yanlış bütün doğruları götürür de,

İlişkilerde dört yanlıştan dolgu malzemesi yapılabilir, Sevgili edi:)) atıklardan yararlanma denir buna:))

yoksa?? "yoksa ne?"
sevgiylekal