gülümsedim, "yakalayamam ki" dedim, memnun olduğum halimden kurtulmama arzumla.
"hadi, yakala, atla suya, söz veriyorum, yavaş yüzeceğim,
kuyruğuma tutunabilmene izin vereceğim"
suyun kenarına gittim.
çıkardım üstümde ne varsa.
bıraktım ayaklarımın dibine.
aşkı anlamayanlardan soyundum,
sevilip sevişmeyi bilmeyenleri attım üzerimden.
sahtelikleri, yalanları tek tek kopardım tenimden.
çırılçıplak bıraktım kendimi suya.
düştüm en derinlere...
indim
indim...
karanlığın sesinden başka ses yoktu aşağıda.
"aç gözlerini" dedi, yaramaz yunus.
"aç ve gör güzellikleri,
dinle denizin sesini,
şarkılarımızı duy,
eşlik et hatta sen de"
"becerebilir miyim?"
"zor değil, inan bana"
yavaş yavaş açtım gözlerimi,
tuza alışıklardı nasılsa gözyaşlarımdan, yanmazlardı, biliyordum.
bir de ne göreyim, etrafımı sarmış balıklar, izliyorlar beni şaşkınlıkla.
yaramaz yunus kıvrıla kıvrıla yüzdü etrafımda.
tek tek tanıştırdı beni yeni dostlarımla.
sonra topladı balıkları ve birşeyler fısıldadı onlara.
cıvıl cıvıl kaçıştılar bir anda, dağıldılar mercanların renklerinin aralarına.
dipteki kumlara saldılar onların renklerini.
"yürü" dedi, minik yunus, "takip et renkli yolu".
baktı bir türlü sağlayamıyorum dengemi,
yanıma yaklaştı, göz kırptı, kuyruğunu uzattı.
tuttum kuyruğundan onu, annemin elini tutar gibi.
ne kadar özlemişim bu duyguyu.
yürüdük
yürüdük...
yanlarından geçtiğimiz mercanlar ve balıklar reverans yapıyorlardı, bir prensesi selamlar gibi eğilip önümde.
neşelendim, daha da hızlandı adımlarım.
hatta zaman zaman sekerek koştum çocukluğumdaki gibi, ne güzeldi...
sonra şarkılarını duydum.
kıpır kıpır oldum.
başladım eşlik etmeye, sözlerine bir anlam veremesem de...
"bir prenses tutmuş eteğinin ucundan, koşar adım yürüyor prensine. ne kadar bir gülüyor gözleri, aynı aşka vuruyor yürekleri..."
birden durdu yunus, şarkımız bitince.
çekti aldı kuyruğunu avuçlarımdan,
yüzüme su püskürttü, kahkahası geldi ardından.
"yapmaa" dedim gülerek.
"bak karşıya, el sallayan yosunların arkasına"
dört yavru köpek balığı, çevrelemiş birini oynaşıyorlardı şımara şımara.
sokuldum yavaşça yanlarına, oyunlarını bölmeden izlemeye başladım heyecanla.
O'nu gördüm aralarında.
gözleri daha derindi bulunduğumuz yerden sanki.
kapkaralardı ama karanlık değillerdi.
ışıl ışıl gülüyorlardı, dudakları gibi.
"gelsene" dedi bana, uzattı elini, çekti aldı yanına.
sarıldı belime, kucakladı kalbimi, başladı döndürmeye suda bedenimi...
başım da dönüyordu bir yandan, ama mutluluktu nedeni.
bitince dansımız, durdu karşımda,
yaklaştı,
ellerinin arasına aldı yüzümü,
kapattı gözlerini, gözlerim kapandı.
öptü
öptü...
sarıldım sımsıkı,
kendime çektim onu, aşkı...
bıraktım tuzlu suya tüm ağırlığımı.
yalnızlığımı okşadı,
hüzünlerimi sevdi,
gözlerimden aktı,
kalbime doldu.
dansa başladı yakamozlar...
seviştikçe biz daha da renklendi mercanlar, balıklar, kumlar...
sevişler sevişleri kovaladı,
yeryüzüne çıkma vaktim yaklaştı.
omzundaydı başım uyuyan prensimin,
yavaşça kaldırdım,
yüzüne baktım.
seyrettim
seyrettim...
hayallerime nakşettim.
yavaşça kalktım yanından, uyandırmadan.
ya da öyle sandım.
bir el yapıştı bileğime,
çekti beni tekrar kendine,
uzun uzun öptü önce,
sonra eğilip kulağıma,
"yine gel" dedi usulca.
"yine gel"
"geleceğim yeniden mutlaka... seni seviyorum" diyecektim tam,
dudakları dudaklarıma kondu yeniden,
susturdu.
ellerimi aldı sonra ellerine, gözlerime baktı.
"kendine iyi bak" dedi ve sularla aktı,
uzaklaştı.
kendine iyi bak!!!
kendim?
"ben artık SENim..."
... diyemedim.
minik yunus belirdi birden,
yine kuyruğunu uzattı.
"gel hadi, gitme vakti"
tüm balıklarla vedalaştım.
"görüşmek üzere" dediler mercanlar el sallarlarken arkamdan.
"görüşmek üzere dostlarım, çok özleyeceğim sizi, hepinizi ve...
...ve prensimi"
başladık su yüzüne çıkmaya...
yanımdaydı kokusu, sevişi, gülüşü, kalbi...
tutundum karaya, tam çekiyordum ki kendimi yukarıya,
bir ses geldi derinlerden kulaklarıma,
"kendine iyi bak,
yine gel"
prensimin sesi ulaştı taa oralardan bana.
sevindi gözyaşlarım.
dururmuyum, hemen ben de seslendim.
sesim ona gidemedi...
gidemezdi.
sular izin vermezdi.
vermedi...
efendim?
ne mi dedim?
2 yorum:
Yazılarını, özellikle masallarını çok severek okuyorum. Çok yalın, anlaşılabilir ifade edebiliyorsun duygularını. Kolay gibi gelse de göze, daha zor olanı bu aslında. Çoğu yazar, şair karmaşıklığı sever. Uçar gider sözcüklerin arasında. Okuyucuları okur, kendilerince anlarlar da bazen, ancak genelde onlar da kayboluverirler kelimelerin arasında. Hangilerini tutacaklarını bilemezler. Anlayabilmek için defalarca dönüp dönüp yeniden okurlar. Seninkileri de ben defalarca dönüp dönüp yeniden okuyorum. Ancak anlamak için değil, yeniden o güzel lezzetini tatmak için.
Açılış sayfam yaptım bloğunu. Umarım kızmazsın :)
Sevgilerimle
Ersin
Yorumunuza cevap vermiştim aşağıda :)
yeniden teşekkür ederim güzel sözcükleriniz için.
Yorum Gönder