Perşembe, Ekim 12, 2006

kardeşimeee... kanıma. canıma...

düşündüm de biz büyüdük di mi bitanem? yani dertleşip, paylaştıklarımızı okudum tekrar. sohbetlerimizi son zamanlardaki.
sonra eski fotograflarımıza baktım, eskileri düşünürken. neydi o zamanlar paylaştıklarımız ve paylaşamadıklarımız.
gardrobun kapağı tahta, ben öğretmen sen öğrenci... oyunların bitmek bilmeyen cazibesi... "grandessuare" hep senin sınıfının en iyi öğrencisiydi. "yaz ona bir on, yaz edibeye bi sıfır" benim sınıfımda ise hep sendin en yüksek notları alan. "milli güvenlik, insanın kafasındaki milli bezlerin güven sağlamasıdır. elimizden fırladığı gibi düşen bir an meselesidir, serbest atış" her ayın ilk haftasında heyecanla beklenen "fırt, hey" dergileri paylaşılamayanlar arasındaydı ama. benim hem fırtım oluyordu hem heyim, ya senin? oyun oynamanın doyumsuzluğunu en çok tuvalet zamanlarımda gösterirdin. "kakan mı var, çişin mi? kaç dakika kalacaksın?" haftasonları Atila dayımın gelmesi, havuz eğlencesi ya da eğlenememesi (allahım, allahım nolur yardım et, hilfee hilfeee) demekti. tantenin en iyi tanıyanı, kokularını en iyi algılayanıydın. her sayfası üşenilmeden karalanmış defterlerim vardı benim o zamanlarda. paylaşılanlar arasında 1 marka alınmış ama çok değerli bir tilki vardı hatırlar mısın? paylaşılan tilki değildi ama onunla ilgili fikirler... yaptığım bir hata, saklamaya çalıştığım bir sır, akşam yemeklerinin en vazgeçilmez sorusuyla ortaya çıkardı. "abla, söyliim mi?" ve hemen ardından yükselen diğer sorular. "neyi?" "neyi söyliiceksin?" "söyle bakiim!". şarkılarımı tek dinleyendin. tek seven. gurur duyardım kendimle uykuya onlarla dalmak istemenden dolayı. hepberaber yapılan "bir toplu çalışma"da sen "o benim dünyam"la kendinden geçerken, biz "insan değil, Türk'tük"... en son sözü söylemeliydim söylemeliydin tüm bitişlerinde kavgalarımızın. hatta en son söz demeyelim, en son ses daha yakışırdı belki, son olmak için çırpınırken ağzımızdan çıkan. "sen. hayır sen. hi. hu. hm. hn. i.m..." kavgalarımız bilek gücünden, cümle ve ses gücüne dönerken yılların geçtiğinden bi'haberdik... kıskançlıklarımız da oldu birbirimizden duyduğumuz gururlar da... en ateşli kavgalarda yaşanabilen bir anlık talihsizlik (mutfak kapısının camı) müttefik ederdi bizi birden... ya da kavgalar sırasında atılan çorapların reçelde son buluşu, en komik sırrımızdı, kahvaltıda bizim dışımızdakilerin yediği reçele bakarken. hep sen hep ben vardık. seni çok sevdim bitanem, en kızdığım zamanlarda bile, canın acıyacak, üzüleceksin diye çok korktum. gülüşlerimin arkasında kalanları görmeni hiç istemedim. bilmeni de. seninle onları paylaşıyordum o sıralar ama bişeyler paylaştığım sadece sen değildin. tek sen değil. ve paylaşılan herşey, seninle paylaştıklarım gibi güzel...
ama şunu biliyorum bugün, harika bir yüreksin. kardeşsin. en gerçeğinden. en güçlüsünden. en zeki en örneğinden. en sevilesisinden. en sevileninden.
üzme bitanem kendini benim için. sıkıntılarım sıkıntılarına dönüşmesin, sadece paylaştığım için hafifleyeyim. düşünme beni dertli dertli, gülümseyerek düşün hep e mi? ben kimin ablasıyım? söyle kimin? zor günler de geçirsem aşarım biliyorum. ümitsiz gelse de kullaklara sözlerim, kusuyorum içimdekileri sadece. atıyorum. geçici bir dönemindeyim zaten hızla geçen zamanlarımın. sen biliyorsun kendini ve dolayısıyla da beni... aynı kandan, aynı candanız... ve bitanem. SENİ ÇOK SEVİYORUM bil. şimdi at kafandan bana dair endişeleri. sadece güzel şeylerimi bekle. kendi güzelliklerinin yanına koymak için. sen benim hiç değişemeyecek olanımsın. canımsın. kanımsın. biz. sen. ben. abla-kardeş. nelerin üstesinden gelemeyiz bi söylesene...
şimdi izin ver. bi saniye çekil ama... efendim? bilmem sanırım 12 dakika... 3 dakika da 2li kağıt parçalarının yerleşmesi ve sıçrama önleme düzeneğinin kurulması için desek, 1 dakika da eylem sonrası düzeneğin sökülüp izlerin yok edilmesi için olsaaa... 16 dakika...16



2 yorum:

onbir dedi ki...

Gülerken ağlattın beni be güzelim! :)

edi.ben dedi ki...

:-*