Cuma, Ağustos 03, 2007

ben bu hayatın kalıbına...


ne kadar çok kalıp var. sevgiyi bile kalıplara dökmüşüz. kalıbına boşaltıp şekillendirip sürüyoruz hayata.
el emeği ile yaratıcılığını kullanıp, mutlu olmak isteyenlerin sevgileriyse "değersiz" olarak görülüyor kalıpsız diye.
kimseye bi sözüm yok tabi. kalıplar yapılmış çoktan.
kimin kimi sevmesi gerektiği ve bu sevginin ne kadar sürmesi gerektiği, hatta nasıl sevişilmesi gerektiği ile ilgili bile kalıplar var.
kalıbın dışındaysa "sevgin" kalıpçılara ters düşersin. sen pes etmesen bile sevdiğinin pes etmesinden ürkersin. o da pes etmedi diyelim, ya çevresi? senin çevren? kalıpçılar çok güçlü. kalıplarsa çelikten. "geçti gençliğin" diyen yaşı küçük dostlarına bile gülümsemek zorundasın, incinsen de çok. çünkü kalıplar çok güçlü. çünkü kalıpçılar çok fazla. çünkü kalıpları bilenler, kalıplarını basarlar ki, sonu yoktur kalıpsızların. dostun her fırsatta dediği gibi "sen bi de ümitleniyor musun yoksa?"
kalıp dışı bir aşkı kalıp dışı bir aşkla seviyorum. kalıp dışı seviliyor. kalıp dışı sevişiyorum. kalıp dışı özlüyor, kalıp dışı bekliyorum.
kalıp dışı "sevgi"mi, bilenlere bile anlatırken "kalıbına uyduruyorum"




1 yorum:

Friedrich Camus dedi ki...

Özdemir Asaf geldi aklıma son cümleyi okurken.

"Herkese kendimi anlatıyorum
Kime kendimi anlatsam şaşırıyor
Kendimi kime anlatacağımı şaşırıyorum
Hiç kimse ilkin kendine alışık değil."