Çarşamba, Mart 07, 2007

bu yazı, saçma sapan. yapar, satar çatal sapan! bilmem anlayanı var da mı yapar satar çatal sapan, yoksa anlayanı yok da mı yapar satar çatal sapan:P





karmakarışık duygularla dolu bi' yazımın daha başlangıcındayım işte. naçizane tavsiyem, tansiyon, kalp, şizofreni ve paronaya gibi sorunlarınız varsa sahifeyi şu anda terk-i diyar eyleyiniz, zira dokunabilir saçmalıklarım ve karmaşam.
evet şimdi gelelim bizzat barındırdığım karmaşamı açığa vurup sizlerle paylaşma egoma...
ben bi' kaç zamandır unutmaya çabaladığım bir aşkın savurduğu tuhaf ve bi' o kadar da dikenli yollarda yürüyüp, batan dikenleri toplu tüfekli iğnelerle çıkarmaya çalışırken bedenimden, beni o yollara savuranın aslında ne kadar mesut bahtiyar olduğunu öğrenmekle ve dahi zannımca hiç sevmemiş olma durumunun farkına vardıkça kendimle darıldım. küstüm. barışmaya da pek niyetli değilim.
işte yine aynı yolda dargın dalgın yürürken karşıma kendimle barışmamı tavsiye eden biri çıktı. ama fakat ve lakin bu durum benim daha bi' fazla karmaşıklaşmama vesile oldu. çünkü barışmam pek bi' zor. kendim beni çok kırdı. hafife aldı. dalga geçti. eğlendi. üzdü. iki yüzlülük etti.
hal böyleyken ben nasıl olur da affedebilirim ki kendimi di mi ama? bu nedenle kaşlarım çatık, suratım asık ama içim karışık bakıyorum kendime. zaman zaman tek kaşımı kaldırıp daha bi' sert, daha bi' vahşi oluyorum. acımasız ve dahi düşmanca tavırlara bürünüp takmıyorum kendimi. bi' pislik muamelesi yapıyorum açıkçası. kapalıcası ise saygısı yok bende. kendim kendimi saymıyor ve dahi sevmiyorum artık.
ancak aklıma bunlara neden olan ... geldikçe beynim uyuşuyor resmen. nasıl bu kadar soğukkanlı oldu beni bu derece üzerken. ve neden yaptı??? neden??? sanki zorla "sev" mi demiştim ben ona? madem uzaklardaki aşkı vardı beni niye "aşksın" diye kandırdı. ve hemen akabimde, beni terk eyledikten sonra yani, o uzaklardaki aşkını ve hayli hayli beni bi' kenara itip yepyeni bi' aşka kucak açtı... hakkı tabi, açacak ama her fırsatta bana "bi' aşk yaşadığını" göstermesi neden??? az mı geldi acaba kalbimin kırıkları, içimin acısı??? daha çok oyup gönlümü, kalıcı iz bırakmak mı niyeti?
ne yapmaya çalışıyor ve ne yapmamaya??? oysa ben ona herşeyimi verdimdi. istese daha neler vermezdim ki...
sitem değil benimkisi, bi' hesaplaşma. kendimle yapılan. ve kendimi anlayabilmem için sorduğum sorular bunlar yalnızca. yoksa, hiç bir anlamı yok bu sözcüklerimin. sözcük, adı üstünde. söz bile değiller ki. -cük ekiyle küçülüp küçülüp ufacık olmuşlar minicik ve boşa söylenilen bi' şekle bürünmüşler. öylesine boşa ve öylesine minicikler ki, görünmüyorlar gözlere. görünmediklerinden ciddiye alınmıyorlar bile.
öyle ya da böyle çıktılar işte sözcüklerim. dışarda olmak istediler. çıkardım onları. koştursunlar bakalım özgürce. nasıl olsa ne görenleri, ne de anlayanları var. meydan onların. özgürlük onların.
ben saldım sözcüklerimi çayıra, hadi mevlam kayıra...

Hiç yorum yok: