Cumartesi, Ağustos 18, 2007

:(


yıllarca sustum
bir anlık zayıflıkla çıkıverdi o sır içimden.
hem de hiç söylememem gereken birine açıldı sırrım.
ve şimdi tüm olacaklardan korkuyorum
oysa korkması gereken ben değilim.
ama dedim ya kimsenin mutsuz olmasını istemiyorum.
ve biliyorum
evet biliyorum;
bana bunları yapan kişinin, hayatımın şu anki şeklinde olmasına sebep olan kişinin, beni çok sevdiğini biliyorum...
yaptıklarından dolayı içindeki huzursuzluğu da...
ama ya ben?
beni düşündü mü hiç o da benim onu düşündüğüm kadar?
sevmek ayrı birşey
düşünmek, hislerini anlayabilmek apayrı...
kendimi suçluyorum şimdi, bunca yıl sakladığım sözcüklerimi, nasıl dışarı çıkarıverdim diye.
peki ya o? hiç suçladı mı kendini bir kez bile olsun, hiç gördü mü halimi, halime sebebiyetini hiç fark etti mi?
biliyorum beni çok seviyor...
benim için herşeyi yapar biliyorum.
biliyorum "can" istesem ondan, hiç çekinmeden verir.
tüm bunların farkındayım. sevgisinden hiç şüphem yok. olması gerektiği, sevmesi gerektiği gibi seviyor beni ama..........
of çok kötü içim şu an.
çok kötü hissediyorum.
ne diyeceğimi bilemiyorum.
herşeye rağmen, tüm yaptıklarına; seni çok seviyorum ve üzülmeni hiç istemiyorum Baba... :(

5 yorum:

zihni örer dedi ki...

Evet, sevgili edi,
O da haklı sen de (narsreddin hoca fetvası:))

Buradan da fark ediliyor ki “sevgi ile”, gözlemlerin tamamı keşfedilemiyor.
İlişkilerde, yaş ve sorumluluk ve tecrübe ve gözlem gücü ve uzun soluklu çıkar ve kişinin doğası ve ve ve benzer konumların cephesinden bakış, kopmaların odak noktası olabiliyor, olmalıdır da.
Ayrıntıları bilmesem de böyle bir genel durumun seyri başka türlü işlemez diye düşünüyorum.
Konuda büyük-küçük kavramı vardır anladığım kadarıyla. Baba-kız ilişkisi..
Baba, evladın geçtiği yoldan geçmiştir de evlat babanın yolundan geçmemiştir. Aradaki fark budur. Baba her zaman geçtiği yollara işaret levhaları diken kişidir. Uçurum ve viraj mekanlarına yön işaretleri koyan….
Hiçkimse, salt gitmek isteği doğrultuya gidemez, yön işaretlerine bu yüzden gereksinim vardır.
Bu olgu, özgürlüklere ket vurma anlamına alındığında, “saf dürtüler” bunu çatışmaya dönüştürebilmekte!
Evlatlar, babanın geçtiği yolun ucunu görmeye başladığı çağa yaklaştığında, duygular artık,”keşkeler ve kırıklıklar sarmalına” dolaşabilmekte.
Önemli olan ise, keşkelere dönmek değil, "herşeye rağmen sevdiğini bildiğin, büyük insana dönmek. Ne kaybedersin o zaman?
sevgiylekal

gaykedi dedi ki...

iki kişi birbirini ne kadar çok severlerse sevsinler Edi'ciğim, eğer onların sevgilerini tartabilseymişiz daima terazinin bir tarafı ağır gelirmiş!

edi.ben dedi ki...

@ zihni örer
sizinle aynı fikirde olmasaydım bambaşka olurdu davranışlarım
siz de sevgiyle kalın :)

@ gaykedi
üç kollu bir terazi bizimkisi gaykedi... :( bir yanda ben, diğer ikisinde de babam :(...

Friedrich Camus dedi ki...

Senin de mi soyadın Karamazov? =)

Adsız dedi ki...

işte kelimelerin kifaytlerini yitirdiği anlardan biri daha....


çözlülemeyen kör bir düğüm,
solunamayan nefes gibi tıkanıp kalan....