Çarşamba, Ağustos 01, 2007

özgürlükmüşmişmuşmış... (yeniden)


özgürüm
özgürsün
özgür...
hangimiz hangi konuda özgür?
hangi seçimimizde özgürüz?
kime göre?
neyi özgürce yaptık, yaptınız bugüne kadar?
bugünden sonra peki ne değişecek?
özgürce doğabildik mi yani?
özgürce büyüdük mü?
özgürlük nedir ki?
özgürce ölebilecek miyiz?
özgür müydük en önemli kararlarımızı verirken, hayatımızla ilgili?
özgür müyüz düşünürken peki?
özgürlük nedir ki? nedir?
ne kadar özgürdünüz, bu yaşınıza kadar?
özgürlük... ne ki?
özgür değildim doğarken, seçme şansım yoktu çünkü... ne doğacağım zamanı, ne yeri, ne annemle babamı... hatta cinsiyetimi bile...
özgürce ağlayamadım eminim bebekken bile. her ağlamamda bir emzik sıkıştırıldı dudaklarımın arasına susturmak için beni. gülerken bile özgür değildim.
güldürdükleri kadar gülerdim. istediklerinde ağlatmaları an meselesiydi. oyuncağımı alıverdilermi ellerimden, biterdi gülüşlerim. büyümemeye bile karar veremezdim, büyürdüm ve büyüdüm.
okumaya da okumamaya da özgürce karar verilemezdi. her yaşında ne yapman gerektiği zaten belliydi.
süt dişlerinin bile sende kalma süreleri altı yedi yıldan başlıyor, on bir on ikiye kadar çıkabiliyordu.
kız doğmuşsan eğer, benim gibi, süresi vardı çocukluğunuzun. her ay bir karın ağrısıyla, kilodunuzdaki kan lekesiyle geride bırakırdınız çocukluğunuzu.
özgür değildik yani çocukluktan gençliğe geçişimizde bile. özgür olamamakla geçtikçe yıllarımız, özgür olamamakla özgürdük.
yılların geçmemesine karar veremediğimiz gibi, nasıl geçeceklerine karar verdiğimizi sanırdık. özgür olmadan yeni hayatlar kurduk. özgür olmadan anne-baba olduk. ne aşık olduk özgürce, ne aşık olunduk.
yapmak istediklerimizi yapamadık ama yapabildiklerimizi de ne kadar özgürce yaptık?
neyi isteyebileceğimiz bile sınırlıydı hatta isteyemediklerimizde dahi özgür değildik.
soluk alma süremiz bile kısıtlanmış. minicik bir kas parçasına bağlı "yaşama" özgürlüğümüz. sözcüklerimiz bile sınırlıyken, yazdıklarımı ne kadar özgürce yazmış olabilirim sizce?
ya sizler, ne kadar özgürsünüz sorarım size... okumalarınız da anlamalarınız da hayatınızdakilerle sınırlı. okumama kararınızı verirken bile nedenleri "tek" size has değil.
özgür müsünüz siz?
hangi konuda peki?
özgürlük nedir ki?
ne ki?

8 yorum:

zihni örer dedi ki...

Özgürlük,
olamsı gereken ile, mümkün olabileceğin ortasında bir yerde duran mutluluk fırsatları olabilir mi?
Olması gerekeni arzularımız belirliyor da, mümkün olabileceğin sınırlarını iki etken belirliyor:
biri, başkalarının arzularının dizginlendiği nokta,
diğeri, toplumsal paylaşım kültürü...
yani, içinde yaşadığımız sistemin yarattığı fırsatlar...
İşin bu yanı umut vaadetmiyor.
Tanrı da özürlü yaratınca canlıları, arzulanan özgürlük ütopya olarak kalmaya mahkum edilmiş.
İyi bir toplumsal sistrem, bundan en fazla yarar sunabiliendir.
Mücadelenin özünde de bu yatmalı değil mi?

edi.ben dedi ki...

işte bir "keşke" örneği daha sevgili zihni örer...

Friedrich Camus dedi ki...

Doğaya gönüllü itaattir en yüce özgürlük. Daha ötesini arzu etme inisiyatifi insanın içinde neden vardır? İşte bu aslında büyük bir muamma. Karmaşayız yahu biz, bildiğin karmaşa.

edi.ben dedi ki...

bu cümlelere kadeh kaldırılır Friedrich... karmaşaya...

zihni örer dedi ki...

Doğaya gönüllü itaattir en yüce özgürlük.

Kadeh kaldıyorum ama, (izninizle bu cümleye değil.

Diyalektik materyalizm, "doğaya katıksız itaat etmek, insanlığın, diğer canlılardan farkını gizler" diyor. Öyleyse, "ona hakim olup, onu biçimlendirmektir asıl özgürlük". Çünkü, doğal afet sayılan "entropi" insan özgürlüğünü kısıtlayan etkenlerden biridir.

Çünkü, canlılarda genetik kodlamanın hızıyla, insan zekasının gelişim hızı çok farklıdır. Bu yüzden insanlık, bu hızdan yararlanarak, doğadaki diğer canlılardan farklı davranmalıdır. Ama, doğal estetiği bozmadan.
Hadi şerefeee:)

gaykedi dedi ki...

özgürlüğün en büyük düşmanı kafamızda kendimize ve duygularımıza uyguladığımız sansür sanırım..yazını okurken bunu düşündüm canım!

edi.ben dedi ki...

şerefe sevgili zihni örer... :) şerefe

edi.ben dedi ki...

bilmiyorum gaykedi özgürlüğün kıstlanması sansürden mi acaba? kendi kendimize koyduğumuz sansürden? yoksa sansürün nedeni zaten özgür olamayışımızdan mı? :s... bilmiyorum :(