büyümek bu muymuş? hiç sevmedim büyümeyi... okudum seni ablam. okurken de kalbimi kopardılar parça parça sanki kerpetenle.
sıfırlayalım hayatımızı. nasıl ne şekilde bilmem. ama yapalım işte. kesişim kümemizi yeniden yapılandıralım. sonra, senin kümende kalanları sen, benim kümemde kalanları da ben yenileyim. kesişim kümemizin elemanlarının yardımıyla.
yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik. yaşadıklarını ben şimdi öğrendim. yaşadıklarımı sen de öğrendin. bundan sonra yapılacak tek şey, öğrenilenlerden verim alabilmek. belki de daha güçlü olduk bu şekilde, zayıfız sanıyoruz kim bilir? zayıf olsaydık çünkü şu an bulunduğumuz yerlerde olamazdık öyle değil mi?
en son nerede kaldık ablam? sen bende nerde kaldın? en son gürler amcalardaki yılbaşı gecesinde saat tam 12de yeni yıla girerken, çözdüğün matematik sorusunda kaldın. arabayla ilk çıkışımızda, şoför mahallinde, bir kedinin bizden son anda kurtuluşundan sonra durup bir kenarda, kendine gelmeye çalışmanda kaldın. her yol başlarında gecenin kör karanlığında kornaya azimle basışlarında kaldın. batıllarımızdan bir parça olan, kulak çekip üç kez vuruşlarımızı, ellerinde depolayıp, adımıza ağaca aktaran olarak kaldın. şevkle yaptığımız ori ayinini benim kocaman tükürüğümle, mumu söndürmemden sonra, bitirmende kaldın. uyurken, nefesimden üşüyen başını, bere ile korumanda kaldın.
seni çok seviyorum ablam ve ben de sadece sözcüklerimde belli ediyorum sana bunu, anladım. dilim söylüyor sevgimi sana. ama dedim ya yeniden başlayabilmek her şeye. hatta daha iyi bir "kardeşliğe"... sevildiğini ya da sevdiğini bilmenin dışında göstermenin de olduğu...
ben hep yanındayım dedim ama gördüm ki hiç olmamışım. seni yanımda istedim, nedenlerini yeni öğrendim, neden olamadığının.
bunda sonra kelimelerimde değilsin ablam, bundan sonra tüm bedenimde, sesimde, gözlerimde, gözyaşımda, gülüşümdesin. "hiç birşey seni üzmeyecek, incitmeyecek" sözünü verirdim elimden gelse. ama ne yaşarsan yaşa ben senin ablanım. seni çok seven ablan. gücüm neye yeterse ablam... belki bazen sadece bir omuz olur, sararım seni, bazen de bir çırpıda çözerim her şeyi... gücüm neye, ne kadar yeterse.
seni çok seviyorum ama çok... çok...
2 yorum:
Ben isterim ki mesafe bahane olmasın.
Biz kardeşiz seninle.
Belki de hayatında ilk kez gördüğü soba kurulurken, içerisinde yılmadan yürüdüğü koridorun sonunda ikimizi gördü kedi.
Ona sor istersen.
Sorsan "onlar kardeşler" der.
Japoncamızı uyguladığımız ahşap bodrum kapısına sor istersen.
Sorsan "İki kardeş gelip yazdılar bana" der.
Canın kuzeninin kıçında ters dönen lazımlığa sor istersen.
Sorsan "Kardeşi beceriksiz, ablası daha iyi" der.
Der oğlu der işte...
Bi' biz mi diyemiyoruz?
Bi' biz mi yaşayamıyoruz kardeşliğimizi?
Ağzından çıkanı duyuyor mu kulakların senin?
BİZ KARDEŞİZ BE!
Yok ötesi işte...
İşte sana teklif:
Ara beni
De ki "Biz geliyoruz"
Tut Deniz'in elinden
Atlayın gelin
Takılın bir-iki hafta
Gülelim eğlenelim
İçelim güzelleşelim...
Arayayım seni
Diyeyim ki "Biz geliyoruz"
Tutayım karımın elinden
Atlayıp gelelim
Takılalım bir-iki hafta
Dertleşelim hafifleyelim
Anlayalım yükselelim...
Budur yapacağımız.
Çok mudur?
canımsın...
ı ıh çok değildir. :)
biz kardeşiz.
Yorum Gönder