şemsipaşa pasajında sesim büzüştü zaar...
sus oldum, sus pus kaldım...
ne yoğurdu sakladım, sarımsaklayarak ne de iki kürkü yırtık kel kör kirpinin kürklerini birbirine ekledim.
sadece kelimelerimin dışa akışını sağlamak şu anki niyetim.
sadece kelimelerimin dışa akışını sağlamak şu anki niyetim.
doldular doldular taşmak üzereler...
onları bir düzene koymak ve asıl söylemek istediklerine tercüman olmak için de hiç havamda değilim.
onları bir düzene koymak ve asıl söylemek istediklerine tercüman olmak için de hiç havamda değilim.
e işte bu yüzden bööyle saçmaladım.
saçmaladım -lamadımmasına amma yine de atamadım tüm enerjimi dışarıya.
yazakoysam dolmuyor, lafakoysam olmuyor.
belki de o yüzden farfara fatma fırında fareyi fark edince feneri fırlatıp feryadı bastı, ne bileyim...
hani bir berber bulsam şimdi onunla beraber bir berber dükkanı açasım tutti frutti.
ayş ne diyorum ben???
en iyisi buna bir son vereyim ve hemen kendimi günün anlam ve önemine uygun pozisyon dahiline getireyim.
yalnız merakımı af buyrun ama sormazsam içimde kalacak sanki...
"tencere dibin kara, seninki benden kara" sözünde tencereyle polemiğe giren özne de kim ola ki? hep öğrenmek istemişimdir, nedense...
ay yok yok kapatıp klavyemi, başka türlü deneyeyim enerjimi boşaltabilmeyi.
hadi bana müsaade, sizi de rahatsız etmeden daha fazla.
izninizle...
"yazdım yineee daaaalgalanıyoruuum beeeeeeennn.... yeni yeni seeevdalanıyorummm ben"
13 yorum:
Bu tablonun mimiklerini de, renkelini de, yakından görebilmeyi istemek fışkırıverdi şimdi içimden:) (ya da bir tiyatro...)
"tencere dibin kara, seninki benden kara" sözünde tencereyle polemiğe giren özne de kim ola ki? hep öğrenmek istemişimdir, nedense...zenciler olmasın:)?
sevgiler KOSKOCAMAN
:)
kıpırtıların mimikleri pek bi bağımsız taşıyor dışarıya sanırım sevgili Zihni Örer :)))
ama eminim tahmin edebiliyorsunuzdur.
bu arada; "tiyatro" diyerek sihirli sözcüğü kullandınız ve içimi şöyle bir "cızzzz" ettirdiniz. çok özledim çokkkkk
ve açıklamanıza gelince,
yani "tencere dibin kara, seninki benden kara" denince sanki hani senin dibin der gibi olmuyor mu? yani ne biliim :s yani zenciler de kara tabi de :s acep hani dibi kara bişey bunu söölüyor olabilemez mi ki ne?
diye şeediverdim birden affınıza sıınarak :)))
size de KOSKOCAMAN sevgilerrr :)
Saçlarım lüle lüle ama beyaz güle benzemiyorum..
Ben Siyah bir Kuğuyum :)
Madem bugün atasözlerinde yola çıktık şakınlıklarını bunlarla anlattın bende bir iki şey ekleyim.
İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır daki empati yüklü özne ne ise tencere dibin kara seninki benden karada da aynı özneyi görüyoruz :))
Sevgiler Banu..
:)
siyah bir kuğu beyaz bir gülden daha değerlidir öyle değil mi?
dilbilgisindeki "gizli özne" başlığına sığınmak gerekecek sanırım, en kolay yöntem olarak :)
ordaki kendi ve diğerindeki dibi kara olan... hmmm... aslında akla yatkın gibi ama :)
sana da sevgilerrrr
zenciler olmasın:)?seni en az bir kahkahalık güldürebileceğini umduğumdan bu cevabı en masum cevap olarak seçtim:))
bu soru (yani tencere-dip sorusu) oldukça dedektif bir soru.
Ülkemizde uyarlanacak o kadar kişi ve kurum var ki...
örneğin, mecliste gurubu bulunan partilerin "milletini çok sevmeleri" bakımından en "kara"sını ölçebiliriz bu dedektörle.
Ama yaklaşık aynı rengi vereceğini peşinen söyleyebiliriz.
bir de,
tiyatro-edi-tiyatro-edi-tiyatro-edi-tiyatro-edi-tiyatro-edi-tiyatro-ediiiii......
cızzzzz, ve bir de istanbul:))
(çok mu vijdansızım ne:)?
yoo "içinin cızzzz" etmesine dayanıklılık antrenmanı yaptırıyorum. hani aşk kalp kirizine karşı bir spor idi ya? öyle birşey.
hayatın her anında ve her her yerinde konuşmak istediğinde içindeki senle sait faik gibi mesela bir panço vardır,asaf gibi mesela adı olmayan bir sen vardır,her kendiyle konuşana deli derler ya aslında kendinle konuşmayan delidir.
tencere dibin kara seninki benden kara bir savunma mekanizmasıdır içindeki seni yargılayan senle dışındakı akıla uymayan duygularıyla coşan sen arasında,ve sen içindeki sene şöyle dersin amaaan tencere dibin kara seninki benden kara.savunmak lazımmı onuda bilemessin düşünen sen yapan sen eleştiren sen eleştiriye atasözü ile cevap veren sen bence burada gizli özne yok öznede yok zaten gramerden nefret ediyorum.. sen varsın yaşayan yapan yargılayan yargılanan asan asılan seven sevilen terkeden terkedilen ağlıyan aglatan siyah beyaz ölüm yaşam ve sen varolusun orıgını olan sen ...insan zıtlıların tezatların dengesinde varolan ve bunlarla mimarisini kurup taşını yontan sen yani insan..öznenin nesi gizli her şey açık özne dilbilimcilerin salladığı subjektif bir kavram SEN ... İNSAN asıl olan bu bazen saçmalayan bazen akil bazen deli bazen ermiş bazen aşık bazen çocuk bazen katil bazen karıncaezmezişte bu hayat bu
hetr şey sensin herşey insan bu arada edi,sen ayrı bir sensin bana göre benim için
balıkçı
haklısınız da sevgili Zihni Örer, orda "seninki benden kara diyor" "seninki en kara" ve yahut "kapkara" demiyor. yani zannetmiyorum, ncık, sanmıyorum ki onlarınkine yakın bi kara olsun bu kara :)))
ve evet :) cızzzz... cızzzz hatta İstanbul'la cızlamamı + sonsuza doğru yönlendirmişsiniz.
:)
ama yine de dayanıklıyım kalp krizine ben :)
öyle değil mi sizce de? ;)
Fatih yani Balıkçı...
yazamadım cevap... kalakaldım öylece...
yani dilbilimciyim diye hava atışlarım da boşamıymış ne?
sana çok şey yazmak istiyorum. inan bana. umut veren, küfür içeren hayata dair ne varsa...
sıkıntının gitmesini istiyorum içinden, ruhundan, hayatından, senden ve "onlar"dan.
her yazdığın iletiyle en az senin kadar mutsuz oluyorum, inan.
tamam cok klasik belki ama "her gecenin sabahı vardır" derler Fatih. ve biliyorum o sabahın da bir gecesinin olduğunu.
ama sabahlara bakmak gerek belki de yalnızca.
belki yalnızca günışığına çevirmek gerek yüzü...
günebakan olmak gerek belki Fatih.
ben bu işte ustalaşmaya başladım sanırım artık. en kör karanlıklarında bile gecelerin, güne bakabiliyorum.
ya da yine -mış gibi yapıyorum...
Fatih...
çok şey var yazmak istediğim sana
ama inan yazamıyorum.
"sıkma canını" bile diyemiyorum.
ama sen yine de "sıkma canını"...
en güzel özneyi kullan işte bak, "sen"...
sen ve onlar
sarıl onlara.
sarmaşdolaş ol onlarla.
gerisini güne bırak...
Edi ;)(Edi-Cin :P)
trakyada güne bakanlar vardır,yoldan geçenler arabasını durdurur ve koparır en yakın ve en büyük olanını asfalta,biz hayata vermişiz hayatımızı geçenler yakın bulursa biz kopartır kafamızı ama biz büyürüz öbür bahara anma kökümüz aynı yerde geçerken nbir araba durursa uzatırız boynumuzu bıat ederiz hayata senle beraber seninle güne doğar geceyi bekleriz aslan gibi gögsümüz kavgaya hazır ,alışık ,yüregimiz korkmaz dövüşten alışık,bileğimiz halat,sol yanımız taş olmuş derler aslını bilmezler aglar menekşenın mor rengine nısanda,budur aslımız inkar gelinmez ,severiz ,aglarız ,zırhımızı giyer devam ederiz hangisi doğrudur tartşmayız ve severiz deli gibi
Fatih...
şimdi ne yazsam sacma olacak, eksik kalacak...
ne desem yarım.
susmayı sectim yalnızca.
ve bir de ağlattın beni mesajınla.
"sen"i anlatan mesajın.
bana güçlü diyene bakın, sen kendine baktın mı hiç?
senin kadar güçlü olabilmeyi nasıl diledim okurken.
ve senin kadar güçlü ağlayabilmeyi...
edi ,gücümüz var olan kavganın içinde nefer olmaktan lümpen doğmadık (belki doğsak kısmettı ama o zamn yürek böyle serçe gibi korkmaz kartal gibi saldırmazdı)am gücü tartışırsak senin eline su dökemeyiz ortodoks ritminin soğuk grisinde canının yongası ile hayata kafa tutmak az şeymidir hatta az şey ne demek kocaman bir savaştır ve kazanılmış tek bir yürek ve neferle;bu arada biliriz tavada istavritijn kıvranmasını,salatanın tadını zeytinyağlı,kaymaklı yoğurdun yumuşak ama agır tadını kokusunu,sekizlik dolmuşun sıcakta nasıl terlettiğini ve tanımadıgın insanlara nasıl para uzattığını,vapurda simit atar martılara karaköyda kafa çeker galataya çıkarız biliriz,beyoğlunda kızlara laf atmasını,ve gerekirse laf attılar diye kızlara dalıp kavga etmeyi diğerlerine,delikanlıyız bahar gibi,patlamaya hazır tomucuktur kalbimiz,ve severiz her baharda deli gibi hayatı aşkı ve bunları sevenleri.............
edi gülümsemen kılıç ,oğluna sarılışın tank ,kalkmış benim güücüme iltifat ediorsun sana golıath dersem az olur istanbul seni özledi bu arada
edi,,,,,,, hiçbişey yazmıycam ag atar gece batarken bu eller ve toplar gün dogmadan yengeç basmasın diye , kürek çekerken şafak doğarken toplar denizin verdiklerini ruhuna dagıtır çocuklara erken........
balıkçı
değilim Fatih.
korkağım ben.
korkularımdan kaçmak için buraya geldim ama korkularım da peşimden geldi.
en zayıf noktamdan yakalıyorlar beni. o öyle bir zayıf nokta ki vazgeçiyorsun herşeyden, herkesten bir an bile düşünmeden.
Yorum Gönder