Cumartesi, Nisan 28, 2007

bölündüm...

karmakarışık kafamın içi. aşk bir yanda, yaşantım bir diğer yanda... bir yanda da güncel olaylar, gündelik işler... biraz politika, biraz sanat... biraz iş, biraz kariyer çabası...çok parçaya bölündüm. parça parçayım. parçalandım. (alıntı olacak candan erçetinden biraz ama) her bir parçamı ayrı yere bıraktım.
bir yanım çocuk... bir yanım kadın.
bir yanım anne, bir yanım arzu.
bir yanım eski bir hayale sarılmış, bir yanım "yapma, bak kariyer yapmaya çabalıyorsun" diyor.
bir yanım yorgun, bir yanım bitmez, tükenmez bir enerjiyle dolu.
bir yanım hep mutlu, bir yanımsa mutsuz.
bir yanım ben, bir yanım dışımdakiler.
bir yanım seviyor delice, bir yanım "yeter, biraz da sevil" diyor.
bir yanım "yaşa" derken, bir yanım "kurtul" diyor.
karmakarışık oldum. paramparça...
bir yanım "off" derken, bir yanım "boşveeer" diyor.
hangi yanım doğruyu söylüyor? hangi yanım mutlu olmamı istiyor? bilemiyorum. mutlu olmak için yanlışı mı seçiyorum? mutsuz olunmasın diye feragat mi ediyorum?
biraz "off" biraz "boşver"lerle kalan zamanımı dolduruyorum.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Anonim de yazmak istedi bişeyler, içindeki ses neden yazma diyor bilmese de o yazmayı tercih etti..Hayat yaşadıklarımız için yaşayamadıklarımızdan vazgeçmek değil mi birazda..
Aşk...Sevmese de sevebilmek, unutsa da unutmamaktır.. Yürek ister, cesaretli olmaktır..
Gece yastığa sevgiliyi düşünen bir baş koymaktır, gözlerini kapadığında sevgiliyi görmektir.. Sabah gözlerini açtığında aklına ilk "SEVGİLİ"nin gelmesidir aşk.. Ve hafızanı yokladığında geceden kalma son hayalin o olmasıdır aşk.. Kalabalık içinde dolaşırken, birilerini ona benzetmektir..
Zihnindeki düşüncelerin labirentlerinde kaybolmuşken, o bilmediğin çıkmaz sokaklarda dolaşırken, ümitsizliğe kapılmış ve çıkmazlara dalmışken, birdenbire gördüğün kurtuluş yolunun sonunda onun mütebessim halini görmektir aşk..
Uzaklardan sevebilmeye cesaret edebilmek, hiç ayrılmadan özleyebilmek, varlığını hissetmeden yokluğuna üzülebilmektir aşk..
Onu usandırmaktan usanmadan arayabilmek, tek başına içinde aşkını büyütebilmektir aşk.. Mantığını umursamadan, kalbinin sesini dinleyebilmek, kendi varlığını unutup onda varolmaktır aşk..
Ulaşmak isteyip de ulaşamayınca, tarif edemediğin bir acıyla içinin yanmasıdır aşk.. Canın yanınca öfkelenmek, öfkelenince can yanmaktır, öfken geçtiğindeyse tüm vücudunu saran pişmanlıktır aşk..
Onu düşündükçe derinlere dalmak, şiirler yazmaktır aşk.. Onu umursamaktır, onun için ne anlam ifade ettiğini bilmeden "SENİ SEVİYORUM..." diyebilmektir aşk.. En sevdiğin mekanlarda tek başınayken "keşke şimdi yanımda olsaydın..." diye iç geçirmektir aşk.. Hiç öpemediğin dudakları arzulamak, hiç dokunamadığın saçları hayalin derinliklerinde okşamaktır.. Vuslatı düşlemektir aşk..
Uzaklardan sevebilmek ve yine sevebilmektir aşk.. Saatlerce onu düşünebilmek, içinde bir ÖZLEM'le yanabilmek, özlenmesen de özleyebilmektir aşk...Onsuz onu yaşayabilmek, sevdiğinden emin olmasan da sevebilmek, unutsa da unutmamaktır aşk... Sevgilerle, anonim...

zihni örer dedi ki...

Sn. anonim, aşkın evrensel biçimini eksiksiz yazmışsınız da, bir soru geldi aklıma izninizle?

KIRKINDAN SONRA O ATEŞ ÇEMBERİNE GİRİLECEK BİR ŞEY MİDİR AŞK?

Yoksa, toy nöronların beyin ve oradan kalbe yaptığı baskı mıdır aşk?
selamlar.

edi.ben dedi ki...

aşkın yaşı var mıdır?
nöronlar toy olmazlar ki... ya varlardır. ya yıllandıkça azalmaktadırlar, kullanmasını bilmeyenlerde.
aşk sadece bir "snaptik bağdan" mı ibarettir yani?

ve sevgili anonim, sevildiğinde sevgisinden emin olmayan, kıran üzen, terk eden aşık; "artık anladım ki olmayacak" denildiği zaman mı sevgisinden emin olmalıdır? belki de Fuzuli misali daha iyi şiirler, gazeller yazabilmek için aşk'a hiç ulaşamamayı istemektedir aşık... sahipken itmek, karşı taraf kendini çekmişken, çağırmak, sevdiğini hissettirmek...