yollardaydım bugün yine. ve her ne hikmetse, yollarda olduğum her zamanda, beynim sanki normalin üç dört katı daha fazla çalışmakta.
görmediğim şeyleri görüp, duymadığım şeyleri duyuyorum yollarda. bilmediğim sandığım, bildiklerimi fark ediyorum.
hatalarımı tartıyor, ağırlıklarına göre sınıflandırıyorum.
doğrularımın üstünde durmuyorum bile, aklıma geldikleri an gidiyorlar yine.
savaşımı düşünüyorum. yaşamla olan dövüşümü...
ne için, kim için, kiminle, nelerle dövüştüğümü...
değerleri, değmezleri...
daha ne kadar dövüşmem gerektiğini...
gücümü...
tek başıma, kimseye belli etmeden yaptığım mücadelelerimi...
ve aşk'ı...
en çok da "aşk" geliyor aklıma yollarda...
belki dinlediğim şarkılardır nedeni, bilmem ama...
en çok "aşk"layım o yollarda...
asya'nın ilyas'ı düşündüğü gibi... ya da asya'nın aşkı tarttığı gibi, tartıp duruyorum kafamda.
aşk'ı özlüyorum o yollarda... bana olan aşk'ı, bende olan aşktan daha çok özlüyorum.
aşk "al gülüm, ver gülüm" değil belki ama biraz da olsa, daha iyi olurdu aslında.
severken sevilmek... sevilirken sevmek...
bittiğinde çift taraflı bitmesi. başlamadıysa çift taraflı başlamaması...
özlem yoksa eğer, hiç kimseye olmaması... hiç kimsede olmaması...
kokular özlenmese mesela... sesler... gülüşler... gözler...
sevişmeler özlenmese mesela... dokunuşlar... okşayışlar... öpüşmeler...
mutlu anlar özlenmese mesela... onunla olduğun zamanlar özlenmese...
özlemeyen özlenmese...
severken sevilmek, sevilirken sevmek...
başlamadıysa da çift taraflı, bittiyse de...
özlenmediğini bile bile özlemek ne acı.
aranmadığını bile bile aramak istemek...
düşünmediğini bildiğin halde düşünmek...
yollarda aşklayım... yollarda hayatla...
yollarda yepyeni hayatlar, yepyeni insanlarla...
aynı yerden aynı yere o yollarım...
oysa, her yolculukta ben yepyeniyim, bambaşkayım
3 yorum:
Sn.edi.ben,
bir "martı"yım ben... öldürmeli beni... bir martı... hayır, hayır bir aktristim ben...
Diyorsunuz.
Martı mı yoksa aktrist mi aldığınız rol?
Her aşık, bir kartalın yemi olmaya adaydır doğrusu. Çünkü aşıklar, sakınmayı erteler.
Her aşık aslında bir martıdır. Kartallar martıya göre yüksekten uçarken, aslında avlarını tepeden kontrol ederler.
Martılar sürü olarak yaşasalar da, sürüden ayrılma eğiliminde olan iki tip martıdan söz edilir:
Birinci tip martılar, aşk narkozunun etkisiyle, bütün yönleri sevgilinin hayaline doğrultur. Sürüden ayrılabilmesi bu yüzdendir. Aslında kendi duygularıyla baş başa olduğunu düşünürken, kartalların avı olduğunun farkında değillerdir.
İkinci tip martılar, Richard Bach’ın “martılar” kitapçığında anlatıldığı gibi, sürüden ayrılıp, yüksekten uçmayı deneyenlerdir. Kartallar avlarını tepeden kontrol etme isteğinde olduğu halde, martılar, “daha geniş bir dünya” görebilme isteğindeler.
Martılar da yüksek uçarmış demek ki?. Ne kadar yüksekten uçarsa, o kadar geniş görürmüş.
Yaşamın gerçeklerini tüm boyutlarıyla görebilmek bakımından yüksekten uçulmalı ama, R. Bach’n empoze ettiğinin tersine, seçkincilikten ve de toplumdan ayrıcalıklı konuma düşme talebinden uzak durulmalıdır.
Aşk en derinliğine kadar yaşanabilmeli, ama asla bir kartalın yemi olmamayı da öğrenmelidir.
Şu anda sizi, yüksekten uçan bir martı gibi algılıyorum.
Ve yaşadığınız geçmiş dönemi, bir oyun olarak oynadınız. Aynı zamanda siz bir aktristsiniz.
Bu da özlenen güç demektir.
Güçlü kalın, mutlu kalın.
Sn. edi.ben,
Özlemleriniz, dilekleriniz hoş taleplerdir de,
Aşk her zaman doğaçlama yaşanır bilirsiniz.
Her aşık, aşkın kanununu hep yeniden yazmaya kalkışır ve yazar da, onu bir türlü aşk meclisinden geçirip onaylatamaz.
Ataol Behramoğlu'nun "aşk iki kişiliktir" dediğine bakmayın. O sadece bir yasa teklifiydi. Ama hep veto yediğini görüyoruz.
Tek kişilik olduğunu yaşayan bilir, edi.ben bilir...
İki kişilik olan şey, aşkın süzülmüş hali, o da "sevgi" idi...
sevgiyle kalın.
ne martıyım ne de aktirist... çehovun "martı"sındaki ninayım ben
gerçekte öyleyim ninayım işte...
aşk iki kişilik derler ama
ama
ama
aması bana ait
aması bende
Yorum Gönder